# Syd Field - Senaryo: Senaryo Yazımının Temelleri | Kitaptan okuma parçası #
Syd Field alanında bir numara olabilmiş insanlardan. Hayatı boyunca binlerce ve binlerce senaryo okumuş. Senaryo: Senaryo Yazımının Temelleri kitabında senaryonun ne olduğu, karakter yaratımının nasıl yapılacağı, bitişler ve başlangıçlar hakkında önemli ipuçlarını, hikâyeyi kurmanın önemini, senaryonun dönüm noktalarını, sahneler, sekansları, olay dizisinin inşasını, senaryonun biçimini enine boyuna anlatıyor Field. Senaryo: Senaryo Yazımının Temelleri, bu muhteşem kitaptan tadımlık bir okuma parçası sunuyoruz...


- 1 -
Senaryo Nedir?
"Farz et, ofisindesin... Önceden rastladığın güzel bir stenocu odana giriyor, sende izliyorsun onu... Eldivenlerini çıkarıyor, cüzdanını açıp masanın üstüne boşaltıyor... İki on sentliği, bir beş sentliği, bir de kibrit kutusu var. Beş sentliği masada bırakıyor, iki onluğu tekrar çantasına koyuyor ve siyah eldivenlerini ocağa atıyor... Tam o sırada telefonun çalıyor. Kız telefonu açıyor, alo diyor -dinliyor- ve sonra kararlı bir sesle, "Hayatımda hiç siyah eldivenlerim olmadı," dedikten sonra kapatıyor... Sen birden gözlerini ofisinde gezdiriyorsun ve içeride, kızın her adımını izleyen bir başka adam daha olduğunu görüyorsun."
"Devam et," dei Boxley, gülümseyerek. "Sonra ne oluyor?"
"Bilmem," dedi Stahr. "Ben sadece film uyduruyorum."
- Son Düş, F. Scott Fitzgerald
F. Scott Fitzgerald, 1937 yılı yazında her gün zil gibi içip, boğazına kadar borca batmış ve umutsuzluğun kuyusunda boğulmak üzereyken yeni başlangıçlar aramak ve senaryo yazarlığıyla kendini yeniden keşfetme umudu için Hollywood'a geldi. Muhteşem Gatsby, Buruktur Gece, Cennetin Bu Yanı ve tamamlanmamış Son Düş'ün yazarı, ABD'nin belki de en büyük romancısı, bir dostunun da ifade ettiği gibi, kurtuluşunu arıyordu.
Hollywood'da geçirdiği iki buçuk yıl boyunca senaryo yazımı zanaatını, "Çok ciddiye aldı," diye anlatıyor, tanınmış bir Fitzgerald uzmanı. "Bunun için ne kadar çaba harcadığını görmek, yüreğini parçalıyordu insanın." Bütün senaryolara birer romanmış gibi yaklaşıyordu Fitzgerald; ana karakterlerin diyalogları için kağıda tek bir sözcük bile koymadan önce onlara uzun uzun arka plan hikâyeleri yazıyordu.
Eline gelen her iş için bunca yoğun bir hazırlıkla meşgulken, bir yandan da aklından hiç çıkmayan bir soruya cevap arıyordu: Bir senaryoyu iyi kılan nedir? Billy Wilder bir keresinde Fitzgerald için, "Musluk tamiri için çağrılan büyük bir heykeltıraş gibi," demişti. "Suyun akabilmesi için boruları nasıl bağlayacağını bilmiyordu."
Hollywood'da geçirdiği yıllar boyunca hep, söylenen sözler ile görülen resimler arasındaki "dengeyi" bulmaya çalıştı. Bu süre için Erich Maria Remarque'ın Üç Arkadaş romanını uyarladığı için ismi bir kere jenerikte göründü (başrollerde Robert Taylor ve Margaret Sullavan vardı), ki filmin senaryosuna son halini veren de Joseph L. Mankiewicz'di. Sayısız filmin yeniden yazımları üzerine çalıştı, bunların arasında Rüzgâr Gibi Geçti ile uğraştığı korkunç bir hafta da vardı (Margaret Mitchell'ın romanında geçmeyen herhangi bir sözcüğü kullanması yasaklanmıştı), ancak Üç Arkadaş'ın ardından elindeki bütün projeler başarısızlıkla sonuçlandı. Joan Crawford için yazdığı Sadakatsizlik isimli bir senaryo, zinayı konu edindiği için iptal edildiğinden yarım kaldı. Fitzgerald, 1941 yılında öldüğünde, tamamlanmamış son romanı Son Hükümdar üzerinde çalışıyordu.
Kendisinin bir başarısızlık olduğuna inanarak öldü.
Fitzgerald'ın yolculuğu her zaman çok ilgimi çekmiştir. En çok aklıma takılan da, ısrarla bir senaryoyu iyi kılanın ne olduğu sorusuna yanıt aramasıydı. Omuzlarına bütün ağırlıyla çöken dış koşullar, karısı Zelda'nın hastaneye yatması, bir türlü kontrol altına alamadığı borçları ve yaşam tarzı, alkol düşkünlüğü, senaryo yazımı zanaatıyla ilgili güvensizliğini arttırmıştı şüphesiz. Evet, burada kendinizi yanıltmayın sakın: Senaryo yazarlığı bir zanaattır ve öğrenilebilir. Ancak Fitzgerald gece gündüz çalışmasına, disiplinli ve sorumlu davranmasına rağmen bıkmadan usanmadan peşinde koştuğu sonuçlara ulaşmayı başaramamıştı.
Neden?
Bunun tek bir yanıtının olduğunu sanmıyorum. Ancak kitaplarına, yazdıklarına ve mektuplarına bakınca, bir senaryonun ne olduğundan hiçbir zaman tam anlamıyla emin olamadığı çıkıyor ortaya; Fitzgerald hep, doğruyu yapıp yapmadığıyla, başarılı bir senaryo yazması için uyması gereken kurallar olup olmadığıyla uğraşmış.
(...)
Senaryo yazarlığı belirli, tanımlı bir zanaattır; belirli, tanımlı bir sanattır. Yıllar içinde binlerce ve binlerce senaryo okudum ve her seferinde belli başlı noktalara dikkat ettim. Birincisi, sayfada nasıl duruyor? Çok boşluk var mı, paragraflar çok mu yoğun, çok mu sıkışık, diyaloglar çok mu uzun? Tersi de doğrudur bunun: Sahne tarifleri çok mu ince, diyalog çok mu cılız? Bir sözcük bile okumadan önce evvela sayfada nasıl "göründüğü"ne bakılır. Hollywood'da bir senaryonun sayfa üzerinde nasıl göründüğüne bakılarak ne çok kararlar alındığına inanamazsınız; bir profesyonel ya da profesyonel olmaya çalışan biri tarafından yazılıp yazılmadığını rahatlıkla anlayabilirsiniz.
---
Syd Field - Senaryo: Senaryo Yazımının Temelleri | Alfa Yayınları, İnceleme, Çeviren Şerif Erol, 410 sayfa, Haziran 2013.
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder