Goriot Baba
Goriot Baba, Honore De Balzac | Notos Kitap, Roman, Çeviren Cemal Süreya, 370 sayfa, 9786055904708, Temmuz 2013.
Goriot Baba bir klasik. Bir Balzac klasiği. Kurgusuyla, ayrıntılı kişileriyle, usta anlatımıyla, benzersiz atmosferiyle ve içerdiği derin gerçekçiliğiyle bugün de ilgiyle okunabilen bir roman. Balzac bu romanla ilk defa kişilerin yinelenmesi tekniğini kullanarak İnsanlık Komedyası'na giden kapıyı aralıyor.
Balzac Almanlara, Jean Paul ve Beethoven'a özel bir sevgi besliyordu; karşılığını Richard Wagner ve Schönberg'den gördü bu sevginin. Görsel eğilimine rağmen, bir bütün olarak eserinde müziksel bir yan vardır. On dokuzuncu yüzyılın ve yirminci yüzyıl başının müziği, büyük dramatik durumlara eğilimiyle, tutkulu yükseliş ve düşüşleri, kural tanımazca yaşam dolu oluşuyla romanları andırırken, türün ilk örnekleri olan Balzac'ın romanları da karakterler doğurup tekrar yutan, rüyadaki gibi peş peşe dizilen karakterleri önce oluşturup sonra dönüştüren akıcılıklarıyla müziksel bir nitelik taşır.


Yüce ve Ünlü Geoffroy Saint-Hilaire'e, çalışmalarına ve dehasına bir hayranlık belgesi olarak
De Balzac
Kızlığında "de Conflans" adını taışımış olan Madam Vauquer yaşlı bir kadındır, kırk yıldan beri Paris'te Quatier-Latin ile Saint-Marceau arasındaki Neuve Sainte-Geneviéve Sokağı'nda bir burjuva pansiyonu işletmektedir. Vauquer Pansiyonu adıyla anılan bu pansiyonda erkeklerle kadınlar, gençlerle yaşlılar hep bir arada oturduğu halde, şimdiye kadar bu saygıdeğer kuruluşa dil uzatan biri çıkmamıştır. Ne var ki otuz yıldan beri burda genç bir kadının oturduğu görülmemiştir. Bir delikanlının burda kalması da ailesinin kendisine pek az bir para yolluyor olmasıyla mümkündür. Bununla birlikte, anlatacağımız dramın başladığı 1819 yılında Madam Vauquer'in pansiyonunda yoksul bir genç kız oturmaktaydı. Dram kelimesi, gerçi, içler acısı bir edebiyat çağında yanıltıcı ve haksız bir şekilde kullanıldığı için bugün itibarından epey şeyler yitirmiş bulunmaktadır ama bu sözü burada kullanmak zorundayız: hikâyemizin tam anlamıyla dramatik bir örgü taşımasından değil de, belki eseri okuyup bitiren okurun "gizli" ya da "açık" birkaç damla gözyaşı akıtacağından ötürü.
Eser, Paris dışında da anlaşılacak mıdır? Kuşku götürür bir şey bu. Çünkü gözlemlerle ve yerli renklerle dolu bu hayat sahnesinin özellikleri ancak Montmartre tepecikleriyle Montrouge sırtları arasında her an yıkılıp dökülmeye hazır barınakları ve kapkara çamurlu arklarıyla uzanan ünlü vadide değerlendirilebilir; elle tutulacak kadar gerçek acılarla, çoğu zaman da sahte sevinçlerle doludur bu vadi; üstelik öylesine bir karmaşa içindedir ki burada hemen silinip gitmeyecek bir coşku yaratabilmek için kim bilir neler yapmak gerekir. Yine de şurasında burasında tek tük acılara rastlarsınız, iyilik ve kötülük birikintileriyle büyümüş, görkem kazanmış acılardır bunlar: bunların karşısında bencilliklerin ve çıkar duygularının durakladığını, merhametin öne çıktığını görürsünüz; ancak bir çırpıda yenilip yutulmuş tatlı bir meyve gibidir bu. Jagannatha mabudununkine benzeyen uygarlık arabası, ezilmesi daha güç olan ve tekerleğine takılmış bir kalbi hemen ezmiş ve zafer yürüyüşüne devam etmiştir bile. Siz de böyle yapacaksınız, siz ki bembeyaz ellerinizle bu kitabı tutuyorsunuz, siz ki yumuşak bir koltuğa gömülerek şöyle diyorsunuz: "Bu kitap beni eğlendirir belki."
Goriot Baba'nın gizli acılarını okuduktan sonra akşam yemeğini büyük bir iştahla yerken duygu yönünden eksikliğinizi yazara yükleyecek, onu aşırılıkla, şairlikle suçlayacaksınız. Yalnız şunu bilin ki bu dram ne bir hikâyedir ne de bir roman; all is true. (Her şey gerçektir. Bu cümle Shakespeare'den alınmıştır.) Evet, her şey doğrudur, gerçektir bu dramda; öyle ki herkes ondaki unsurları kendi hayatında, kendi yüreğinde bulabilecektir belki.
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder