29 Ekim 2013 Salı

Köprü

Köprü, Ayşe Kulin tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Roman, 9789752892637, 240 Sayfa, Ocak/2013


Kitabın 14. ve 15. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır. 

(1950-1972)
Başpınar köylerinin kalabalık olduğu eski zamanlarda, Geşo köyünün tahta köprüsünü kullanmıştı insanlar gurbete varmak için. Sırat köprüsünden farksızdı asma köprü. Sulann kabardığı mevsimlerde ancak şansı olanlar ulaşabiliyordu karşı yakaya. Daha sonraları bu yörenin insanları gurbete ulaşmanın umudunu, kamyon lastiklerinin üzerine koydukları kütüklerden yapılmış bir salla, bir salcıya bağlamışlardı. Eğer derme çatma salı karşı yakaya ulaştıracak salcı ortalıkta değilse, tahta bavulunu kapmış, yorganını denk edip sırtına vurmuş gurbetçilerin yolculuğu, Ka-rasu'yun önünde sona ererdi. Salcı ortalıktaysa, yol boyunca elindeki uzun sırıkla hırçın suya karşı savaşarak ve yanık sesiyle, devrilen sallarda boğulanların, sönen ocakların öyküsünü anlatarak taşırdı yolcularını. Bu nedenle suyun öte yanında oturanlar, hep kendilerini salimen karşı kıyıya ulaştıracak bir köprünün hayaliyle yaşarlardı. Acaba onlara geçit vermediği, ocaklarını söndürüp bahtlarını kara eylediği için mi Karasu diye çağırırlardı, daha Murat suyuna kavuşmadığından, Fırat adını henüz hak
etmemiş olan deli suyu?
1950'li yıllarda, iktidar nihayet el değiştirince, bir hareketlenme olmuştu memlekette. Suyun öte yanındakiler, doğa şartlarının ve unutulmuşluğun çaresizliği karşısında birleşmeye ve çözümü Ankara'da aramaya karar vermişlerdi. Ve öylesine baş koymuşlardı ki bu yola, sırf bu iş için Meclis'c soktukları bir milletvekilinin ısrarlı takipçiliği sonucunda, 1957'de köprülerine kavuşmuşlar, kış aylarında Fırat'a kurban vermekten kurtulmuşlardı.
Başpınar Köprüsu'nün yapılmasıyla yöreden kaçış da iyice
hızlanmıştı. Dağlık ve dar arazide verimsiz toprakla baş başa kalan insanlar karınlarını doyurabilmek için artık kış aylarında büyük şehirlere göçüyor, yazları memleketlerine geri dönüyorlardı.
1965  yılında Keban Barajı'nın temelleri atıldı. Başpınarlılar
birkaç yıl içinde, baraj su tutmaya başladığında, köprülerinin baraj suyu altında kalacağını öğrendiler. Yüreklerine bir kez daha köprüsüz kalmanın dehşeti düştü. Köprü keyifleri topu topu on
yıl sürmüştü.
1966  yılının sonbaharında bir elinde evrak çantası, diğer elinde bastonuyla bir adam çıkageldi Başpınar'a. Mühendisti. Karayolları adına araştırma yapıyordu. Çemişgezek'ten Kemaliye'ye kadar olan yörede, Keban Barajı'nın yapımıyla su altında kalacak olan köprülerin listesini çıkartıp, yeniden inşa edilecek olanları saptamaya gelmişti. Kemaliye tarafında kalan köyler, ya yine bir köprü ile bağlanacaktı Fırat'ın öte yanına ya da Çemişgezck karayolu ile. Karayolu uzun ve zor bir yolculuk gerektiriyordu.


Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder