Kitabın 47. sayfasından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
YOL
Gökle ovanın birleştiği, denizin omzunu ovaya yasladığı yerde sıcak, sonsuz sayıdaki kollarıyla önüne geleni sıkıyordu. Ova, yeşilin tül tül açıldığı bir tepsiydi, dağın denize sunduğu. Gelincikler nişan kurdelesi gibi uzanmıştı. Haziranı almıştı mayıs. Deniz, körfez olup durmuştu sarı sazlıklar arasında. Azmaklarla dağdan beslenmek için uzatmıştı ağzım. Halikarnas'tan bir balıkçının diktiği uzun, kokulu ağaçlar, dar yolların iki arasında dizili, başka körfezlere gidiyordu. Gökova'yı kesip de geçen iri taşlı, kalın gövdeli otoyol, bu mevsim, az araç taşırdı. Sinek vızıltısı gibi geçen araçlar, bir ovanın böğrünü deldiklerini bilemeyecek kadar hız yaparken, yol kenarındaki kızgın gelincikler başlarını iki yana sallardı. Açık griydi yol. Ensesinde toprak, alnında güneş, küçük dere köprülerinde biraz nefeslenir, dağlarda açılmış yangın yoldaşlarına göz kırparak ciddiyetiyle uzanırdı. Önemliydi yol. Görevliydi.Beyaz gövdeli, tek katlı köy evleri, gökten bir avuç bilyenin yere düşmesi gibi, birbirinden dağınık, bazen sırtı dönük, bazen yüzü yan, taşların, sazların arasında, çevreye ait dururdu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder