31 Ocak 2014 Cuma

Meleklerin Suskunluğu

Meleklerin Suskunluğu, Jill Paton Walsh  tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |   Pena Yayınları, Roman, 9786055057039, 302 Sayfa, Ocak/2014

Kitabın 172. ve 173. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Hepsinin üzerine felaket gibi çöken kaçışının ardından, Amara her dakika gözetim altındaydı; biraz daha söz söylemeye başladığındaysa, rahibeler ona yapabileceği ufak tefek işler bulmaya başladılar. Kız sakardı, dikkati çok kolay dağılıyordu. Parmağını kesmeden havuç doğrayamıyordu ama hamur yoğurmayı iyi beceriyordu. Sonunda et varsa yünleri dövebiliyordu ama eğiremiyordu. Aslında en iyi işi kümeslerde ve eşek ahırlarında çıkarıyor, hayvanları gayet güzel besliyordu; yanında biri olduğu sürece iyi bir yardımcı olsa da yalnız kaldığında tavukları beslemekten ziyade her an üzerlerine atlayıp zavallı hayvanları parçalayacakmış gibi görünüyordu. Yine de zamanla, gözetmen eşliğinde olmak şartıyla ahırlarda ve tarlalarda özgürce dolaşabiliyordu. Artık kelimeleri birleştirip kısa cümleler kurabiliyordu: "Ben şimdi acıktı...", "Dışarı çıkmak...", "Ben beğenmemek..." Sanki kaçma dürtüleri yok olmuştu ve sürekli Josefa'nın etrafında olmaya çalışıyordu ama öte yandan kilitli kapılar ve kapalı odalara karşı nefreti hâlâ yerli yerinde duruyordu. Josefa bir gün odaya girdiğinde, gölgelik bir köşede samanların üzerinde yatmış kızın sıcaktan tıpkı bir köpek gibi soluk alıp verdiğini görünce hemen Sor Agnete'ye gitmiş, midye toplamaya giderken kızı da yanında sahile götürmek için izin istemişti.
Kayalıkların yukarıları da en az manastır kadar sıcaktı ama Amara heyecanla peşinden gitti, etrafı araştırdı. Aşağı inerlerken Josefa, yolda kopardığı çiçekleri gösterip adlarını söylüyordu.
Aşağı indiklerinde parlayan denizin serinliği onları karşıladı. Sonunda hilal şeklindeki gümüş renkli bir kumsala ulaştılar. Büyük dalgalar kayaları dövüyor, küçücük kumsalı sırılsıklam ıslatıyordu. Josefa gülücükler saçarak koşmaya başladığında, Amara hemen dört ayak üzerine düşüp genç rahibeye yetişti. O da gülüyor, daha doğrusu havlamaya benzer komik kahkahalar atıyordu. İkisi sahile vurup geri çekilen dalgalarla oynamaya başladılar. Bir iki kere zamanlamayı kestiremedikleri için sırılsıklam oldular; Amara baştan aşağı, Josefa ise eteklerinin yarısına kadar ıslanmıştı. Kalın kumaş, suyu hemen emmişti.
Kumsalın diğer ucunda Josefa sepetlerini bırakıp bıçağını çıkardı. Eğilip topladıktan sonra midyeleri bıçağıyla aralıyordu. Başta Amara kendiliğinden midyeleri toplayıp sepete atıyordu ama daha ilk sepet dolmadan sıkılıp kumsalda dolaşmaya başladı. Josefa arada bir doğrulup dalgalarla oyununa dönen Amara'ya bakıyordu. Midye yataklarında kurumaya başlamış yosunların üzerinde sinekler vızıldıyordu. Sepetler yeterince dolmuştu. Ve hava çok sıcaktı! Serin kumsal bile fazlasıyla sıcaktı. Su çok cazip görünüyordu. Josefa etrafına bakındı. Manastırdan görünmeleri mümkün değildi; yukarıdan bakan biri doğrudan denizi görürdü. Ne ufukta bir gemi ne de havada bir martı vardı.
Josefa elbisesini çıkarıp iyice ağırlaşan giysiyi kayaların üzerine bıraktı. Sıra iç entarisine geldiğinde duraksadı, sonra onu da çıkarıp çırılçıplak suyun kenarına koştu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder