22 Şubat 2014 Cumartesi

Celile Hanım

Celile Hanım, Aysel Hacır  tarafından yazılmıştır.http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Minval Yayınları, Roman, 9786055075064, 472 Sayfa, Şubat/2014

Kitabın 240. ve 241. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.


Ellerini masaya uzatmış, sandalyesiyle öne arkaya gidip geliyordu. Birden yaylanmayı kesti; aynı anda sanki mutluluk ifadesi de uçtu yüzünden. Kollarını masaya dayadı, gözlerini kısarak karşısındaki sandalyeye kilitledi bakışlarını; "Babam yok bu evde... Samoş yok, Dildâr yok. Onlar noksan. Her eşya tamam; lâkin aile tamam değil. Samoş ile Dildâr mekteb kapandığı vakit gelirler elbet, amma ya babam? Babam gelmez... Gelmeyecek... Gelmeyeceğini hissediyorum. Annem ile babam boşanacaklar!"
Eve geri girdiğinde yüzü asıktı.
"Bahçede nahoş bir şey mi oldu oğlum? Niçün anîden abus bir hâl aldı çehren?"
"Bahçede nahoş bir şey yok anne. Yazın, kaşki cümle-aile burada olsaydık diye şey etdim de... İhtimal ondan naşı.
"Ben bunu arzu etmem mi oğlum? Amma biliyorsun, Samoş'un mektebi var ve Dildâr'ın ona mukayyed olması (dikkat göstermesi) lâzım. Babana gelince onun mesai saatlarını biliyorsun oğlum, bir günden diğerine fark ediyor, bil'hassa ahiren (son zamanlarda). Kâh seher pek erken gidiyor vazifeye kâh geç vakit geliyor. Eh, İstanbul'dan buraya, buradan da İstanbul'a muayyen (belirli) saatlarda vapur seferi mevcud olduğuna göre de babanın saatlarının bu saatlara tevafuk etmesi {uyması) lâzım gelir ki, bu da pek mümkin görünmüyor doğrusu. Lâkin kendisi elbetde arzu etdiği her daim yahut tatil günleri gelecekdir şübhe yok. İşitiyor musun oğlum?"
"İşitiyor musun?" diye sormuştu Celile, çünkü Hikmet Bey'le ilgili konuşmaya başladığı andan itibaren Nazım başını önüne eğmiş, hiç kaldırmamış ve annesinin yüzüne hiç bakmamıştı. Celile bir kez daha üsteleyerek, "Oğlum?
İşitiyor musun dedim?" diye sordu.
Sonunda başını isteksizce kaldırdı Nazım, annesinin
gene yüzüne bakmadan, "İşitdim anne" dedi, "Yemeği ne vakit yiyeceğiz?"
Bu cevap üzerine de Celile eğdi başını önüne. Nazım'ın, babası, kardeşi ve hatta Dildâr'ın da bulunmadığı bu yeni oluşumu protesto ettiğini seziyordu, aslında daha fazlasını da seziyordu, oğlu ona, "Babam mevzuunda daha ziyade yalan hikâyeye ihtiyacım yok anne!" diyordu galiba.
Ana oğul yemeğin ardından faytonla Ada'nın bazı yerlerini dolaşırken, Celile belki biraz havaları değişir diye Şefika'ya uğramayı teklif etti. Kayıtsızca, "Olur" diye karşıladı bu teklifi Nazım, Şefika'ların bahçesindeki sohbet sırasında arada konuşup güldüğü de oldu; ama mektepten eve geldiği ilk saatteki neşesine hiç dönmedi. Celile oğlunun durumunu görüyor ve sıkılıyordu. Tahsin Bey'le Nazım arasındaki sohbetin nasıl olduysa koyulaştığı bir anda, onları bahçede baş başa bırakarak Şefika'nın yanma, mutfağa gitti. Ona Nazım konusunu açıp oğlunun aslında evi çok sevdiğinden; ama özellikle de babasının gelmeyecek olması nedeniyle üzüldüğünden bahsettikten sonra, "Bunu görüyorum ve ben de pek üzülüyorum; ama bu vakitten sonra tesis ettiğim yeni hayatdan dönmem mümkin değil ki Şefika'cığım? Ne yapacağım ben Allah aşkına?" diye dert yandı.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder