Kitabın 264. ve 265. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Perşembe sabahı işe gitmeden önce Cary'nin odasına uğradım. Kapıyı aralayıp içeri baktım. Uyuduğunu görünce geri çıkmaya niyetlendim,
"Selam" diye mırıldandı, gözlerini kırpıştırarak.
"Selam." içeri girdim. "Nasıl hissediyorsun kendini?"
"Evde olduğuma memnunum." Gözlerini ovuşturdu. "Her şey yolunda mı?"
"Evet... işe gitmeden senin nasıl olduğuna bir bakmak istedim yalnızca. Saat sekiz civarında evde olurum akşam. Gelirken yiyecek bir şeyler alırım. O yüzden saat yedide filan bir mesaj atıp ne istediğini..." esnediğim için sözüm yarım kalmıştı.
"Cross ne tür vitaminler kullanıyor?"
"Ne?"
"Ben, ki azgın olmadığım zaman yoktur, ben bile öyle bütün gece git-gel yapamam. Ne zaman 'Eh, artık bitmiştir herhalde' diye düşünsem yeniden başlıyordu herif."
Kızararak huzursuzca kıpırdandım.
Gürültülü bir kahkaha attı. "Bu karanlıkta bile anlaşılıyor yanaklarının kızardığı."
"Kulaklık filan taksaydın keşke" diye bir şeyler geveledim-
"Dert etme. Benim takımların hâlâ çalıştığını anlamış oldum, iyi oldu. Saldırının öncesinden beri bir kıpırtı olmamıştı."
"Iyyy... İğrençsin Cary." Odadan çıkmak için hareketlendim. "Babam bu gece geliyor. Aslında teknik olarak yarın. Uçağı sabah beşte iniyor."
"Sen mi alacaksın havaalanından?"
"Elbette."
Gülümsemesi soldu. "Bu gidişle kendini öldüreceksin. Bütün haftayı uykusuz geçirdin."
"Sonra kapatırım açığı. Görüşürüz."
"Hey" diye seslendi arkamdan. "Dün gece olanlar Cross'la aranızın düzeldiği anlamına mı geliyor?"
Kapının pervazına yaslanarak iç geçirdim. "Ters giden bir şeyler var ve Gideon bunu benimle konuşmamakta direniyor. Ona bir mektup yazıp bütün güvensizliklerimi ve nevrozlarımı kustum resmen."
"Öyle şeyleri asla yazıya dökmemelisin bebeğim."
"Ya, işte... Sonuçta bütün elde ettiğim de neredeyse ruhumu teslim edene kadar düzülmek oldu, üstelik sorunun ne olduğu konusunda da hiçbir fikir edinemeden. Böyle olması gerektiğini söyledi yalnızca. Bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyorum."
Cary başını salladı.
"Sen anlamış gibi görünüyorsun" dedim.
"Seksin anlamını çıkardım galiba."
Sırtımdan aşağı buz gibi bir ürperti yayıldı. "Son-bir-kez-yapayım-da-içimde-kalmasın seksi mi?"
"Mümkündür" dedi yumuşak bir sesle.
Gözlerimi kapatıp bu doğrulamayı hazmetmeye çalıştım. Sonra sırtımı dikleştirdim. "Gitmem lazım. Sonra görüşürüz."
Kâbusları kâbus yapan, insanı hazırlıksız yakalamalarıdır. En kırılgan olduğunuz zamanları bulup sessizce yaklaşırlar ve tamamen savunmasız olduğunuz bir anda ortalığı yıkıp geçerler.
Ve bunlar siz uyurken olmak zorunda değildir.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder