24 Haziran 2014 Salı

Beşiktaş'ın Dervişi Süleyman Seba

Beşiktaş'ın Dervişi Süleyman Seba, Rıdvan Akar tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Chivi Yazıları Yayınevi, Biyografi, 9786055708993, 360 Sayfa, Haziran/2014

Kitabın 170. ve 171. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Sabah, Süleyman Seba ile görüşmesinde "Beşiktaş'a hoca olmak için hazır mısın" sorusunu duyduğunda, sevinçle "hazırım başkanım" dedi. Yıllarca acı, tatlı anılarını, sorunlarını, sevinçlerini paylaştığı genel kaptanı, şimdi başkanı olarak karşısındaydı. Seba, 'bırak şu başkan lâfını, Süleyman abi de" diye onu uyardı. Para konuşmadı. Tazminat konuşmadı. Sadece Beşiktaş'a hizmet için vardı ve oradaydı. Kendisiyle yaptığımız görüşmede, "galiba Beşiktaş tarihinin en ucuz teknik direktörü olarak ben çalıştım" diyecekti. Nitekim Beşiktaş'tan ayrıldığında ne tazminat ne de içerde kalan parasını talep edecekti.
Rasim Kara, kayıtsız şartsız hocalığa başladığında Beşiktaş'ta işler yolunda gitmiyordu. Daum'dan çok kötü bir miras kalmıştı. Takım son dört maçı kaybetmiş, içeride Kocaelispor'a 5-3 yenilmiş. Altay'a girmiş 3-0 yenilmiş. Denizli'yi İnönü'de 4-0 yendikten sonra, Van'a gitmiş ve 2-0 yenilmiş olan bir takımı devralmıştı.
Beşiktaş âdeta bir deprem yaşıyordu. Yöneticilerden biri Karaya, "iki sene şampiyonluk istemiyoruz. Yeter ki, pislikleri temizle" demişti. İşte bütün bu olumsuzlara karşın, Beşiktaş o sezon ikinci oldu, Karaya göre "şerefli ikinciliklerden biriydi." Takımın şampiyonluğa oynadığı o günlerde, eski geleneğin iki takipçisi uzun bir aradan sonra bir araya geldi. Normalde ayda bir kere buluşur, konuşurlardı. Bu kez durum "acil"di ve görüşme isteği Kara'dan gelmişti. "Süleyman abi, yine teşvik primi, başımıza belâ oldu. Oyunculardan Allah'ın enayisi biz miyiz? Hâkemler hakkımızı yiyor' serzenişleri geliyor" diye takımın halet-i ruhiyesini özetlediğinde, Seba, 'sen ne dedin?" diye sordu. Kara, "gerekirse düdüğümü asar, işi bırakırım" dediğinde, Seba memnun, "bu kulüpten içeri haram kupa girmeyecek" dedi.
Ancak, başarıda kriter şampiyonluk olunca, Milne sonrası istikrar bir türlü tutturulamayınca yine de takımdan ayrılmak zorunda kaldı. Kulüp içindeki türbülans onu da vurmuştu. Diretmedi. Ne de olsa orası Beşiktaş'tı ve onun takımıydı. "Bir gün zorunda kalınırsa ve ona ihtiyaç duyulursa yine geleceği inancı" ile hareket etmişti. "Aslında çok çok zor şartlarda çalıştık, iyi de neticeler aldık. Devam etseydik belki çok daha iyi şeyler olurdu. Süleyman abinin o sıkıntılı günleri biraz daha huzurlu geçerdi" diyecekti.
Kara, Seba yönetiminden hoşnuttu. Ona, yönetimine ve oyunculara hiç karışmıyordu. "Amokachi'yi, Yanko'yu, Mırciç'i istiyorum" dediğinde, istediği oyuncular alındı. "Olmaz, alamayız" itirazını duymamıştı, inanılmaz destek verirdi. O yüzden, çalışılması en kolay başkanlardan biriydi. Antrenmanlara dahi gelmezdi. Onu kulüpte görmek, bizim için âdeta bir lütuftu" diyecekti.
Kara'nın gidişinde, futbolcular için dayattığı istekleri etkili oldu. Fulya tesisleri hizmete girmişti ancak, tam anlamıyla mahrumiyet yaşanıyordu. Kalorifer vardı ama ısıtmıyordu. Futbolcular kalın pamuklu eşofmanlar ve anorak giyiyorlar, çift battaniye ile yine de üşüyorlardı. Yazın gecelen pencereler açıktı. Zira odalarda klima yoktu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder