16 Haziran 2014 Pazartesi

Büyücüler

Büyücüler, Lev Grossman tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Pegasus Yayınları, Roman, 9786053431268, 412 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 132. ve 133. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Kimsenin de umursadığı yoktu aslında. Güneş ağaçların ardında batmaya başladı, çimenliğe benek benek gölge düşüyordu. Hava nemli ve sıcaktı. Josh koruması gereken karede uyuyakalmıştı. Eliot, Janet'ın taklidini yapıyor, Janet da kızmış gibi yapıyordu. Alice ayakkabılarını çıkarıp tarafsız bir su karesine soktu. Sesleri yükselerek yaz yapraklan arasında kayboldu. Şarap neredeyse bitmiş, şimdi ılık suyla dolu olan teneke kovalarda boş şişeler batıp çıkıyordu. Kovalardan birinde boğulmuş bir eşek arısı vardı.
Herkes sıkılmış gibi davranıyordu, belki de gerçekten sıkılmışlardı. Ama Quentin sıkılmamıştı. Beklemediği kadar mutluydu ama içgüdüsel olarak bunu saklıyordu. Aslında o kadar sevinçliydi ki zar zor nefes alabiliyordu. Eriyen bir buzul gibi, Yaratık da ardında değişmiş, karışmış ve yaralı bir dünya bırakmıştı ama sonunda topraktan yeni yeşillikler çıkıyordu. Fogg'un aptalca welters planı işe yaramıştı. Yaratık'ın okulda yarattığı kasvet dağılıyordu. En azından bir süreliğine de olsa genç olmak tekrar güzeldi. Quentin kimin tarafından olduğunu bilmese de affedildiğini hissediyordu.
Yukarıdan bakıldığında nasıl göründüklerini merak etti. Birileri, alçaktan uçan bir uçaktan veya balondan baksa gizli, büyülü bölgelerindeki küçük welters sahasına dağılmış ve sesleri uzaktan yumuşak ve anlaşılmaz gelen beş kişinin hallerinden hayli memnun göründüğünü düşünürdü. Ve bu doğruydu. Gözlemci haklı olurdu. Bu tamamen gerçekti.
"Bensiz," dedi tekrar Janet gülmekten katılarak, elinin kenarıyla gözyaşlarını siliyordu, "bir iş beceremezsiniz."
Welters Quentin'in dengesini biraz sağlamış olsa da Josh için yeni bir sorun yaratmıştı. Yarıyılın ilk ayı boyunca çalışmaya devam ettiler ve Quentin gitgide oyunu kapmaya başladı. Oyun aslında büyüleri veya stratejileri bilmekle alakalı değildi, gerçi yine de bilmek gerekiyordu. Oyun daha çok zorunda kaldığınız zaman büyüleri mükemmel bir şekilde yapabilmekle alakalıydı. Göğsünüzde bir yerlerde bulunan güç hissiyle, büyüleri güçlü ve canlı yapan şeyle alakalıydı. O şey her neyse ihtiyacınız olduğunda bulmanız gerekiyordu. Josh bunu hiçbir zaman bulamıyordu. Bir keresinde Quentin, Josh'ıın Eliot'la yaptığı idmanda iki metal kareden birinde karşı karşıya gelmesini izledi. Bunlar yıpranmış gümüşi bir şeyden yapılmıştı. Biri sahiden gümüştü,diğeriyse paladyum, artık o neyse, ikisinde de ince, kıvrımlı çizgiler ve kazınmış italik harflerin oluşturduğu sözcükler vardı.
Eliot basit bir büyü seçmişti. Küçük ve hafifçe parlayan bir küre yarattı. Josh gönülsüz fısıldaması ve kocaman elleriyle yaptığı bir büyüyle buna karşılık vermeyi denedi. Ne zaman büyü yapsa sanki işe yarayacaklarına hiç inanmıyormuş gibi utanmış görünüyordu.
Ama büyüsünü tamamladığında bir bulut güneşin önüne geçmiş veya güneş tutulması oluyormuş gibi bir karanlık çöktü.
"Ne oluyor böyle?" dedi Janet, gözlerini kısıp havaya bakarak. Josh kareyi başarıyla savunmuş, Eliot'ın küçük fenerini söndürmüştü. Ama fazla ileri gitmişti. Nasıl olduysa tam tersini, bir kara deliği yaratmıştı. Bir tür gider açmıştı ve gün ışığı buradan akıp gidiyordu. Fiziksel Çocuklar sanki garip ve zehirli olması muhtemel bir böceğe bakarmış gibi bu sarı ışığın etrafında toplanmıştı. Quentin daha önce hiç böyle bir şey görmemişti. Sanki bir yerlerde bir ağır makine çalıştırılmıştı ve bu makine dünyanın ışıklandırılması için gerekli olan enerjiyi emip bölgesel bir karanlık yaratmıştı. Bu durumdan rahatsız olmayan tek kişi Josh'tu. "Şimdi ne diyorsun bakalım?" Zaferini dansla kutladı. "Haa, ne diyorsunuz bakalım Josh'a şimdi?"
"Vay be," dedi Quentin bir adım geri çekilip. "Josh, nedir bu böyle?" "Bilmiyorum. Sadece küçük parmaklarımı salladım." Parmaklarım Eliot'ın suratına doğru salladı. Yumuşak, soğuk bir rüzgâr çıkıyordu. "Tamam, Josh," dedi Eliot. "Beni yendin. Kapat şunu." "Yetti mi sana? Büyü adam, fazla mı geldi sana bu?" "Sahiden, Josh' dedi Alice. "Kurtul şu şeyden, ödümüzü koparıyor." Saat daha iki olmasına rağmen tüm saha derin bir alacakaranlığa gömülmüştü. Quentin metal karenin yukarısındaki alana doğrudan bakamıyordu ama etrafındaki hava dalgalı ve bozuk, arkasındaki çimlerse uzakta ve lekeli görünüyordu. Altındaysa pergelle çizilmişçesine mükemmel görünen çember biçimindeki alanın içinde otlar yeşil cam parçacıkları gibi dimdik duruyordu. Girdap tembelce sahanın dışına doğru kayıyordu. Yakındaki bir meşe ağacı girdaba yakalanmış, korkunç seslerle ona doğru eğiliyordu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder