15 Haziran 2014 Pazar

Büyük Osmanlı Projesi

Büyük Osmanlı Projesi, Mustafa Armağan tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Timaş Yayınları, Tarih, 9789752636897, 304 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 40. ve 41. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Çünkü her sevinç ebediyet ister.
Nietzsche

Nietzsche'nin Zerdüşt'ü antik bir din kurucusundan çok modern bir bilge ve kâhini andırır. Nitekim onun bir keresinde şöyle dediğini okuruz Böyle Buyurdu Zerdüşt ten:
Tek bir sevince 'Evet' dediğiniz oldu mu hiç? Ah, dostlarım, o zaman her üzüntüye de 'Evet' demişsinizdir. Her şey birbirine dolanmış, düğümlenmiş ve kenetlenmiştir. Bir kez bile bir şeyi iki kez istediyseniz, 'Mutluluk, beni memnun et! Kal biraz!' dediyseniz, o zaman her şeyi geri istemişsinizdir... Çünkü her sevinç ebediyet ister.
Bu bölümde tekrar yaşanması ve ebedileştirilmesi istenen "sevinç" kavramı üzerinde -Nietzsche'nin sözlerinin bağlamıyla oynamak pahasına- durmak istiyorum.
Tıpkı bireysel hafızamızda olduğu gibi toplumların ortak hafızalarında da Faust gibi 'Dur, geçme sakın' diyecekleri sevinçli anlar bulunması ve onların, zaman geçtikten sonra yemden hatırlanması, salt bir tarihçilik zanaatıyla sınırlanamayacak kadar geniş bir anlama sahiptir. İnsanlar gibi uluslar da sadece hayal ettikleriyle değil, 'garip anlarda' hafızadan içeri süzülen anılarla da yaşar. Bu anılar içindeki bazı sevinçlerin yeniden yaşanması, o sevinçlerin sonsuzluğun boynunda pırıldaması ve kaçınılmaz kader olan ölümün karşısında bunun bir direnç hattı oluşturması istenir. Yuvarlak yıldönümleri, zafer kutlamaları, anma toplantıları, heykeller, yas ya da zafer anıtları bu ulusal sevincin ebedileştirilmesi amacına hizmet eden araçlardır.
Osmanlı sisteminin İslam hukukunda ve pratiğinde kaynağını bulan ama kendi çağının şartlarına göre uyarlamayı başardığı'birlikte yaşama modeli'nin son yıllarda giderek daha sık ve yaygın bir şekilde hatırlanmaya başlaması, bir kutlama şeklinde olmasa bile, geçmişin bazı sevinçli anlarının bir kere daha yaşanabileceği umudunun giderek kabarmasına yol açmaktadır.
Westfalya damgasını taşıyan mevcut ulus-devlet temelli siyasal yapılanmanın azınlık haklarına tecavüzden ırkçılığa, soykırıma, din savaşları ve xenephobia'ya (yabancı düşmanlığına) kadar varan ürkütücü boyutları, buna mukabil, dünyanın giderek daha yüksek dozlarda kozmopolitizm ve çok kültürlülük içeren bir evreye açılması, günümüz yönetimlerini çözümü epeyce emek ve maharet isteyen zorlu bir pozisyona sürüklemektedir:
Homojen bir kültür ve egemen bir dil, hatta monolitik (yekpare) bir yasal çerçeve, giderek artan bu çeşitliliği göğüsleyebilecek kudrette midir? Farklılıklar artarken, ulus - devletler hala tekbiçimli yapılanmalar olarak kalabilecekler mi? Yoksa onlar da bu artan çoğulluğa ayak uyduracaklar mı? Uyduracaklarsa yeni ortaya çıkacak siyasal yapılar nasıl bir egemenlik paradigmasına dayanacaktır? Uydura-mayacaklarsa göçler ve giderek ayrımlaşan ve sınırları keskinleşen hayat tarzları bu ulusal şemsiye altında daha ne zamana kadar ba-rmabileceklerdir?
'Osmanlı millet sistemi'nin günümüzde yeniden hatırlanıyor ve tartışılıyor olmasının bu siyasî arka planda ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu modelin yeniden gündeme geliş sebebinin modern gelişmeyle sınırlı olmadığını da biliyoruz.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder