16 Haziran 2014 Pazartesi

Ölmeye Yatmak

Ölmeye Yatmak, Adalet Ağaoğlu tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Everest Yayınları, Roman, 9786051417332, 399 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 206. ve 207. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
"Bin Atlı Akınlarda Çocuklar Gibi Şendik"
Aysel'in Ulus'un Güzel Sanatlar sayfasını okuduğu yıl, kuru soğanın ve patatesin kilosu 24 kuruş, pırasanınki 16 kuruştur. Tanesi 5 kuruşa satılan mandalina evlerine çok ender giriyor. Muz henüz hiç girmemiştir. Cumartesi öğleden sonraları annesiyle Yenişehir Pazarı'na gidiyorlar. Annesi, Salim Efendiden aldığı dört lirayla küfenin dolmayacağını, dolsa da küfeciye verecek para kalmayacağını biliyor. Çünkü artık biraz mercimekle pirinci ve birkaç kalıp Hacı Şakir sabununu da pazardan almak gerekiyor. Salim Efendi, İsmetpaşa Pazarı'nın daha ucuz olduğunu söylüyor. Fakat İsmetpaşa şimdi oturdukları eve çok uzak düşüyor. Esat neresi, İsmetpaşa neresi...
Öyle. Salim Efendi doğup büyüdüğü yerden soğumuştu. Bir iki tarlasını, dükkânı başkente taşırken geride bıraktığı evini de satmış, ilçeyle bağını tümden koparmıştı. Artık ilçeden bir iki torba erzak da gelmiyordu. Hergele Meydanı'nda otobüs başı beklenmiyordu. Fakat Salim Efendi, sattıklarından eline geçeni çarçur etmedi. Küçükesat tepesinde, iki katlı bir yapı satın aldı. Küçükesat'ın hemen hemen son yapısıydı. Üç küçük dairesi vardı. Üst kattakine kendisi yerleşti. Alttakilerden birini 23 lira 25 kuruştan, ötekini ise 19 lira 75 kuruştan kiraya verdi. Böylece müstecir sahibi oldu. Kontratların altına mal sahibi diye imza koydu.
Milli Korunma Kanunu yürürlükteydi. İstanbul'dan Aşkale'ye gönderilenler ise nedense çarçabuk geri dönmüşlerdi. Kars-Sivas yolu yapılmış mıydı? Aşkaleden İstanbul'un Büyükada'sına, Modasına, Şişli'sine geri dönenler keyifle ellerini ovuşturuyorlardı. Durumu kolay atlatmışlardı. Varlık Vergisi adı altında pek de bir şey ödememişlerdi. Çoğu, neleri var neleri yok, çoktan karılarının, çocuklarının, analarının üstüne yaptırmışlardı çünkü. İthal mallarının fiyatı durmadan yükseliyordu. Kısıtlı ithalat, değer kuralını işletiyordu.
Japonya ile ilişkilerimizin kesildiği söyleniyordu. Amerika'nın bize büyük dostluk göstermeye başladığı, o halde artık Moskof'tan da çekinmenin bir nedeni olmadığı anlaşılıyordu!
Avrupa'nın batısında Alman direnmesi gittikçe zayıflıyordu. Şimdi en çok düşünülmesi gereken buydu işte. Almanlarla dostluğumuz bozulur, ticari ilişkilerimiz sona ererse ne olacak? Amerika çok uzak. İşadamlarımızın Amerikalı işadamlarını tanımaları güç olacak. Avrupa'da Almanların üstüste geri çekilmeye başlamalarıyla Hitler'e yavaş yavaş sırt çevirdiğimiz bir gerçek. Hükümetimizin Almancı bazı yazarları, genç genç üniversite öğrencilerini, Hitler'i örnek alarak kendilerini ırkçılığa adamış olanları, şimdi birden gözaltında tutma çabasına girişmesi neden? Bugüne dek göz yumulan bir hareketin şimdi peşine düşülmesi bile, İstanbul ithalatçılarının durumlarını yeniden gözden geçirmelerine yetmektedir.
Salim Efendi on paralık düğmeyi yirmi paraya sattığı iddiasıyla hakkında açılan soruşturmayı ucuz atlattığına sabah akşam şükretmektedir, ilçedeki boğulma duygusunun yerini korku almıştır. Şimdi, soruşturma sırasındaki borçlarını da ekleyerek günde belki on kez namaza duruyor. Dükkânın bir köşesi küçük bir mescide dönmüştür. Oğlu İlhan'ın, dört beş yıl önceki o çörek dedikodusunda olduğu gibi, yine kendisinden utanacağını sanıyordu. Ama gördü ki, İlhan'daki utanç duygusunun yerini gözü dönmüş bir öfke almıştır. Salim Efendi'nin, neye karşı olduğunu hiç anlayamadığı bir öfke. Sıkıyönetim mahkemesinde tutuklu olarak süren soruşturmasından dükkânına döndüğü zaman, kasanın tamtakır olduğunu gördü.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder