6 Haziran 2014 Cuma

Efsane

Efsane, Marie Lu tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Pegasus Yayınları, Roman, 9786053432746, 313 Sayfa, Nisan/2014

Kitabın 190. ve 191. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Omuz silktim. "Seçmenin ta kendisiyle tanıştık. İnanabiliyor musun buna? Bence başarılı bir geceydi. Komutan Jameson'la kafa kafaya verip beni güzel şeyler giymeye ikna etmeniz iyi fikirdi."
Thomas beni inceliyordu. Bu hoşuna gitmiş görünmüyordu. "June, sana bir şey sormak istiyordum..." Duraksadı. "Day'le birlikte Lake bölgesindeyken, seni öptü mü?"
Kalakaldım. Mikrofonum. Bu yüzden biliyor olmalıydı; mikrofonum öpüşürken açılmış olmalıydı ya da doğru düzgün kapatmamıştım. Thomas'ın bakışlarıyla karşılaştım. "Evet, öptü," dedim beklemeden. Aynı duygu gözlerine geri döndü. "Neden yaptı bunu?" "Belki beni çekici bulmuştur. Ama büyük ihtimalle içtiği ucuz şaraptan olmalı. Ben de ayak uydurdum. O kadar geldikten sonra görevi tehlikeye atmak istemedim."
Bir an sessizce durduk. Sonra, henüz karşı çıkmaya fırsat bulamadan Thomas'ın eldivenli ellerinden biri çenemden geçti ve beni dudaklarımdan öpmek için eğildi.
Ağzı benimkine dokunamadan geri çekildim ama şimdi de elleri boynumun arkasındaydı. Bu kadar iğreneceğimi bilmiyordum. Önümde tek görebildiğim elleri kanlı bir adamdı.
Thomas bana uzunca baktı. Sonunda beni bırakıp uzaklaştı. Gözlerindeki hoşnutsuzluğu görebiliyordum. "İyi geceler, Bayan Iparis." Cevap veremeden holü geçti. Yutkundum. Sokaklardayken rol yaptığım için başım kesinlikle belaya girmezdi ama Thomas'ın ne kadar altüst olduğunu anlamak için dâhi olmaya gerek yoktu. Acaba bu konuda bir şey yapacak mı, ne yapabilir, diye merak ettim.
Gözden kaybolmasını izledim, sonra kapıyı açıp yavaşça içeriye adımımı attım.
Ollie neşeyle beni karşıladı. Onu biraz okşayıp avluya saldım ve üzerimdeki elbiseden kurtulup kendimi duşa attım. Çıkınca siyah bir adet ve şort giydim.
Boş yere uyumaya çalıştım. Ama bugün çok fazla şey yaşamıştım... Day'in sorgusu, Seçmen Primo ve oğluyla tanışmamız, bir de Thomas. Metias'ın öldüğü olay veri zihnimde yeniden belirdi ama aklımda o sahneyi canlandırırken yüzünün Day'in annesinin yüzüne dönüştüğünü gördüm. Yorgunluktan bitkin gözlerimi ovuşturdum. Zihnimde bilgiler dönüp duruyordu, hepsini bir anda işlemden geçirmeye çalışıp her seferinde birbirine karıştırıyordum. Düşüncelerimi her birinin üzerinde açıkça etiketi bulunan küçük düzenli kutular olarak hayal etmeye çalıştım. Ancak bu akşam bu düzenden bir şey arılamıyordum, aslında anlamak için fazla yorgundum. Ev boş ve yabancı geliyordu. Lake sokaklarını özler gibi oldum. Gözlerim masanın altında Day'i yakaladığım için kazandığım 200,000 Notla dolu olan küçük sandığa gitti. Onu daha güvenli bir yere koymam gerektiğini biliyordum ama ona dokunamadım. Bir süre sonra yataktan kalkıp kendime bir bardak su koydum ve bilgisayarımın başına geçtim. Madem uyumuyordum, o zaman Day'in geçmişini ve kanıtları incelemeye devam edebilirdim.
Parmaklarımı ekranımda gezdirdim, bir yudum su içip internet şifremi girdim. Komutan Jameson'ın bana ilettiği dosyalara baktım. Taranmış dokümanlar, fotoğraflar ve gazete makaleleriyle doluydu. Bunun gibi şeylere her göz attığımda, aklımda Metias'ın sesini duyuyordum. Bana, "Teknolojimizin bir kısmı eskiden daha iyiydi," derdi. "Sellerden ve binlerce veri merkezi silinmeden önce." Sahte bir iç çekişle bana göz kırpardı. "Günlüklerimi elde yazmamın yararlı olduğunu söyleyebiliriz, ne dersin?"
Daha önce okuduğum verilere hızla göz gezdirip yeni belgelere geçtim. Aklım ayrıntıları seçiyordu.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder