8 Haziran 2014 Pazar

Geç Bir Sonbahardı

Geç Bir Sonbahardı, Fırat Ceweri tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Roman, 9786051417356, 350 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 166. ve 167. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

"Elini aç!" Çocuklar her ne kadar niye dayak yediklerini ilk bakışta anlamasalar da, sonraları Kürtçe konuştukları için cezalandırıldıklarının farkına vardılar. O günden itibaren bir an önce Türkçe öğrenmek için ellerinden geleni yaptılar, başlarına bela olan o dilden hemen kurtulmalıydılar. Birçoğu öğretmene kulak verip hemen Türkçe öğrendi, ama bazıları için Türkçe öğrenmek deveye hendek atlatmakla eş değerdi. Onun için çok dayak yediler. Dayağa alıştılar, ama Türkçeye değil. Öğretmen dayakla onları dillerinden uzaklaştıramayacağını anlayınca, yeni bir yol aradı. Bundan böyle okulda Kürtçe konuşan para cezasına çarptırılacaktı. Parası olmayanlar ise, bir tavuk, birkaç yumurta veya yakacak odun getirecekti öğretmene. Kurala sıkı sıkıya bağlı kalsınlar diye de öğrenciler arasına birkaç muhbir salındı. Öğretmen muhbirlere sevgi göstererek, zaman zaman da çeşitli hediyeler vererek onları kendisine iyice bağladı.
Ancak gelin görün ki çocuk dünyası çocukçadır, yetişkinlerin dünyasına benzemez. Ferda da bir kez bir arkadaşını ihbar etti; arkadaşı Kürtçe konuşmuştu. Öğretmen bütün arkadaşlarının önünde çocuğu sıradan kaldırdı, tahtaya yürüttü, çocuk korkuyla, titreyerek öğretmenin dediğini yaptı, sırtını tahtaya yüzünü arkadaşlarına çevirdi, başına gelecekleri biliyormuş gibi ellerini aşağı saldı, boynunu büktü, öğretmenin tepkisini beklemeye başladı. Zaten fazla düşünmesine izin vermedi öğretmen, hızlıca ona döndü, sağ eliyle suratına sert bir tokat indirdi. Çocuğun gözlerinde şimşekler çaktı, sendelemeden sol tarafa düştü, ağlamadan çabucak düştüğü yerden kalktı, hemen eski halini aldı. Şimdi öğretmen, geç yerine otur diyecek sandı. Fakat hayır, öğretmen onu yerine oturtmadı. Masada bulunan küçük bir çakıl taşını aldı, başparmağı ile şahadet parmağı arasında biraz gezdirdi, sonra çakıl taşını çocuğun sol kulak memesinin üstüne bıraktı, taşla koca parmakları arasında kalmış kulak memesini sıkmaya başladı. Taş sanki kulak memesini deliyordu. Acı beynine vurdu, kan akmaya başladı, çocuğun yüz ifadesi değişti, yine de direndi, ağlamadı. Yerinde donup kaldı. Hiçbir şey söylemedi, öyle sessiz kaldı. Çocuğun bu tavrı öğretmeni daha da sinirlendirdi. O öfkeyle masasına gitti, kızgınlıkla çekmeceyi açtı, içinden biraz kırmızı biber çıkardı, aynı öfkeli tavırla çocuğa ağzını açmasını emretti. Çocuk denileni yaptı, öğretmen biberi çocuğun ağzına döktü. Çocuğun tekrar yüzü değişti, sanki ağzına ateş girmiş gibiydi, fakat yine de ağlamadı. Öğretmenin öfkesi dinmemişti, sağ elinin içiyle çocuğun alnına bir kez daha vurup yerine gönderdi. Çocuğun direnişi, diğer çocukların da dikkatini çekti.
Sonraları o çocuk büyüdükten çok sonra, Kürtçülük faaliyetlerinden dolayı gözaltına alınınca, polisler ona üç ay boyunca işkence yapmışlar, inat etmiş, ne gerçek ismini ne de herhangi bir arkadaşının ismini vermiş.
Kuşkusuz Ferda, öğretmene onu ihbar etti diye sonradan çok pişman oldu, o pişmanlığın izi hâlâ yüreğinin bir yerinde duruyor.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder