25 Haziran 2014 Çarşamba

Gerçek Tarihin Peşinde

Gerçek Tarihin Peşinde, Mustafa Armağan tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Timaş Yayınları, Tarih, 9786051146676, 272 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 202. ve 203. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Türkiye'de laiklik kavramının algılanış şekli, siyasî tavırlarla ilgili epeyce tuhaf ve ters bir ilişkiyi yansıtır. Laiklik gibi çoğulculuk ve hoşgörüyü çözüm olarak sunan bir ilkeyi, tartışılmaz ve "değiştirilmesi teklif dahi edilemez" diye kutsallaştıran bir anayasanın yürürlükte olduğu bir memlekette bundan başkası da beklenmezdi zaten.
"Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen" bir kanunun ne kadar "laik", dolayısıyla ne kadar "demokratik" olduğu, şüphelidir; zira dozu epeyce yüksek "dinî" bir katılık gizlidir bu sözlerde. Laiklik zaten bu tür dinî katılıkların doğurduğu kutuplaşmaları aşmak üzere üretilmiş çoğulculuk ve hoşgörü formülüyken, bizde tam da aşmak istediği eski dar çerçevenin içine sıkıştırılmış olması, laiklik tartışmalarındaki eksenin niçin saptığını ve tekerleklerin neden sürekli patinaj yaptığını da yeterince açıklıyor sanıyorum.
Bu noktada "laiklik"i tavizsiz ve mutlakiyetçi bir tavırla savunmanın sadece terimlerde bir çelişki, bir paradoks olduğunu söylemek zorundayım. Ne yazık ki bu tuhaf tavrın "kökten-laikçiler" ile sınırlı kalmadığına, aslında din kavramına olduğu gibi laiklik kavramına da tarihi boyunca hep eleştirel bir mesafeden yaklaşmış olan Marksistler ve sosyalistlerin de, geleneklerinin hilafına, laikliği "din"in tam karşısına yerleştirmek suretiyle konuya sakat bir açıdan yaklaştıklarını vurgulamak gerekiyor. (Latin Amerika'da Katolik din adamlarının Marksist direnişçilerin yanında, hatta önünde saf tutmuş olmaları da pratikten verilebilecek örnekler arasındandır.)
Peki nedir Marksizm ve sosyalizmin din ve laiklik karşısındaki gerçek tutumu?
Bu noktayı bizzat Marksist bir yayından yapacağım alıntılarla dikkatinize sunacağım. Teori ve Politika dergisi Kış 2000 tarihli sayısını "İslam ve Marksizm"e tahsis etmiş ve birbirinden ilginç makalelerle Marksistlerin din ve özelde İslam karşısındaki doğru tutumun ne olması gerektiğini ortaya koymuşlardı. İşte Metin Kayaoğlu'nun "İslam'da bir keşif turu: Marx'tan Gazali'ye" başlıklı önemli yazısından birkaç pasaj;

Akıllı bir İslam, Marksizm'e, aptal bir ateizmden / akılcılıktan çok daha yakındır. (...) Ateizm-teizm sorunsalı aşılmalı ve Marksizm, bu ikilinin, onu burjuva dünyasına atan cenderesinden tümden sıyrılmalıdır.. (...) Ateizmi Marksizm için önemli bir ideolojik sorun olarak görmek, Marksizm'i "orta-düzey ideoloji" olarak ortaya koymak anlamına gelir.

Yani? Yanisi şu: Yazarımıza göre ateizm Marksizmin olmazsa olmaz bir parçası değildir; çünkü Marksizmin derdi Tanrı'nın var olup olmaması değil, bu dünyadaki haksızlıklara Tanrı'nın alet edilmesidir: Marks'ın "Din afyondur" sözünün asıl anlamı da budur! Okumaya devam edelim bu önemli metni:

Laiklik, bir tarihsel dönemin güçler ilişkisinin tarih-aşın bir model mertebesine çıkarılmasıdır. Tıpkı demokrasi, hukuk devleti, insan hakları (...) gibi (...) Laiklik genel olarak teist bir sorunsaldan çıkmaktadır. Laiklik kendi tezini ortaya koyarken, sanki 'ilahi iktidar' gerçekten Allah'ın iktidarı imiş gibi ifade ediyor. [Aslında - M. A.] onun [laikliğin] din gördüğü yerde, somut bir sınıfsal iktidar ilişkileri vardır. Bir kesimin politik iktidar talebine karşı bir başka kesimin politik iktidar talebi..
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder