10 Haziran 2014 Salı

Kayıp Sicil

Kayıp Sicil, Soner Yalçın tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Kırmızı Kedi Yayınları, İnceleme Araştırma, 9786054927401, Haziran/2014
Kitabın 248. ve 249. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Erdoğanlar, açıp okumadı Ergenekon İddianamesi'ni, sanıkların çoğu PKK ile irtibatlandırıldı!
Cemaat, Türkiye Cumhuriyeti'ne işte böyle bir yeni iddianameyle el koyacaktı. Son nokta buydu.
Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK davaları ve Başbuğ ve MİT Müsteşarı ve Erdoğan sadece ara hedefti!
Hedef Türkiye Cumhuriyeti idi...
Cemaat kukla idi; ''oynatıcılar" ise perde arkasındaydı... Son olarak eklemeliyim...
KCK sanığı Prof. Dr. Büşra Ersanlı, "Hükümet daha önce ima ettiği, kritik davalardaki yargı kararlarının Cemaat güdümlü olduğu iddiasını artık aleni olarak dile getiriyor. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?" sorusunu "Ben inanmıyorum" diyerek yanıtladı, inanmak; bilimin değil mistisizmin ürünü.
Bilmek'e giden yolun engeli.
Artık aydınımız gerçeği aramıyor; sorgulamıyor; sadece "iç-dünyasını" dile getiriyor!
Yaşanılan hukuksuzlukların sebebi zaten bu okumuşların cehaleti değil mi? Ersanlı bu noktada Erdoğan'la buluşuyor!
Görünen o ki, Büşra Ersanlı cezaevine neden atıldığını bile kavrayamadı. Türkiye'nin entelektüel çıtasının ne kadar düştüğüne sadece bir örnek. Ufuk Urasları filan hiç yazmayayım.
Odatv olarak Cemaat yayınlarını satır satır okuduk. Bu nedenle Cemaat-Erdoğan kavgasını ilk biz yazdık. Ne yazık ki AKPTileri ve liberal takımını inandıramadık.
Halbuki her şey çok açıktı...
Zaman gazetesi yazarı Ali Ünal, 12 Eylül 2011 tarihinde "Ustalık Dönemiyle İlgili Üç Endişe" başlıklı çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Bu makale, Cemaat medyasında Erdoğan aleyhine yazılan ilk yazıydı.
Cemaatçi yazar Ali Ünal söz konusu yazısında da Erdoğan'a uyarılarda bulundu.
Odatv bu yazıyı yorumlayarak, "Bu kez hedeflerinde Başbakan Erdoğan var" başlığıyla sayfalarına taşımıştı.
Odatv yazısı şöyle bitiyordu: "Bu yazı, Cemaat-AKP ilişkilerinin sanıldığı gibi 'sütliman' olmadığının en çarpıcı kanıtlarından biri." Yıl 2011 idi!
Erdoğan o dönemde henüz tehlikenin farkında değildi. Bu "hikâyenin" nasıl sonuçlandığım yazmalıyım ki, Cemaat'i daha yakından tanıyınız.
Başlarına gelince anlıyorlar.
Sonuçta, MİT'e yönelik operasyonu başarıyla gerçekleştiremeyen ve hükümetten tepki alan Cemaat geri adım attı.
Ali Bulaç, Hüseyin Gülerce ve A. Turan Alkan Cemaat'in Mehtap TV'sindeki programda, MİT'e yönelik polis-savcı operasyonuyla ilgili şu değerlendirmede bulundular:
"MOSSAD savcıyı kandırdı!"
Cemaat geri adım atmakla kalmamıştı, arenanın ortasına savcıları bırakıvermişti. "Hedeflerinde" soruşturma savcıları vardı: "İyi saatte olsunlar ortaya bir belge çıkarıp bunu savcının önüne koydular. Böylece operasyonu başlattılar."
Emre Uslu da aynı görüşteydi, MİT içinde Hakan Fidan'ı etkisi altına alan bir kanat vardı ve her şeyi onlar yapıyordu! Oslo Görüşmeleri'nin basma sızmasından sonra savcıya soruşturma açmaktan başka çare bırakmamışlardı! Bu büyük tertibi yapanlar Oslo Görüşmeleri'ni sızdıranlardı! (18 Şubat 2012, Taraf)
Fehmi Koru'ya göre durum daha farklıydı. Ona göre, bu işin arkasında ne MOSSAD ne de MİT içindeki bir kanat vardı. Ona göre Cemaat'in hesabı ters tepmişti:
"Düşününce aklıma, yalnızca, en başta hazırlanan planın sürecin bir noktasında bozulması ve beklenenden farklı sonuçlar verecek bir 'operasyona' dönüşmesi ihtimali geliyor. En başta amaçlanan ne idiyse o sonuç alınamamış, onun yerine süreci başlatan(lar) ın aklından geçmeyenler gerçekleşmiş olabilir. 'Tereyağından kıl çeker gibi' gelişme beklenirken 'zor' ile karşılaşınca farklı bir yöne ve sonuca yol alınması pekâlâ mümkün." (19 Şubat 2012, Star)
MİT'in Cemaat'i fişlediği Emre Uslu'nun bir başka iddiasıydı Ona da Nihal Bengisu Karaca cevap verdi:
"MİT cemaat mensubiyeti olan bürokratları, hatta medya mensuplarını dinlememiştir, olmaz öyle şey de diyemiyorsunuz bir lahzada. MİT 'milli' saiklerle hareket etmediğini düşündüğü her şeyi dinlemeye alıp takip eder, bu refleksle hareket etmesi muhtemel bir kurumdur." (19 Şubat 2012, Habertürk)
Böylesine heyecanlı bir tartışma olacak ve ben olmayacağım Olur mu öyle şey!...
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder