10 Haziran 2014 Salı

Teşkilat

Teşkilat, Selman Kayabaşı  tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Yakın Plan Yayınları, Roman, 9786055535681, 317 Sayfa, Ocak/2012
Kitabın 218. ve 219. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

"Halkadaki en büyüğümüz ise Raşit Abimiz. Benim yaşım kadar, kendisinin halkada geçmiş ömrü var. Rahme-tullahi 'aleyh, Hüsnü Baba'yı kaybettik. Sadece Baba'yı değil, hırkanın sahibini de..."
Halkadakiler bu kez, Sevban'ın "rahmetullahi 'aleyh" sözünü tekrarladı. Genç adam, konuşmasına Kibritli'nin yüzüne bakarak devam etti:
"İki yılda öğrendiğim ilim, halkanın sırrının Hakk'a sadakatte saklı olduğunu gösterdi. Baha'nın verdiği terbiye ile derim ki; hırka, Raşit Abi'nin hakkıdır."
Kibritli, en küçük bir tereddüdün, halkada fitne çıkmasına sebep olabileceğinin farkındaydı; genç adamın sözlerine hiç düşünmeden hemen cevap verdi:
"Sözün de hoş, sözlüğün de Sevban! Lakin, iki sözcüğü birbirinden ayırmanda hata var. Hırkanın, Raşit Abi'nin hakkı olmasına itirazım yok. Hırkanın hakkının Raşit olmasına itirazım var."
Karnına dayadığı sağ dizini yavaşça indirip dizüstü oturan Kibritli, "Destur ver, açıklayayım Sevban kardeş" diyerek sözüne devam etti:
"Raşit Abin, halkanın en eski köpeği, âmenna. Hüsnü Baba seneler önce 'destur' deyip ders okutmaya başladığında yanında ilk ben vardım. Bir Besmele'yi, bir de Fa-tiha'yı öğrenmişliğim var. Aradaki ilimler, eliften ye'ye kadar bende yok!
Sual edersen, bahanem hazır; ama derin mevzu. Sana diyeceğim, hırka Raşit'in hakkı olsa da, hırkanın hakkı Raşit değil."
"Eyvallah abi!"
"Büyük deyip hürmet edecekseniz, yaşıma değil, sözüme edin. Benim Baba'da hayran olduğum; bir teslimiyeti, bir de ferasetiydi. Baba, bir mevzunun bizim göremediğimiz birçok cihetini görür ve ona göre amel ederdi. Son sohbetinde âhiret hayatından, kabir sualinden ve cennetten bahsetmesini nasıl yorumlarsınız?"
Süvariler, Kibritli'nin sözlerini dikkatle dinliyorlardı.
Heyecanına hâkim olamayan Kibritli, isyan edercesine konuşmaya devam etti:
"Son sohbetinde verdiği mesajdan sonra, halkaya lider tayin etmek Rahmetli'yi huzursuz eder beyler! Hüsnü Baba, son dersinde, hırkayı Sevban'a teslim etmemiş miydi? Sevban'ın ferasetini anlatıp, bize işaret vermemiş miydi?"
Kibritli, yavaşça ayağa kalktı ve Hüsnü. Baha'nın postunun üstünde duran hırkayı eline aldı. "Büyük sen isen, buyur hırkanı giy Sevban kardeş" dedi; "yok eğer giymez, beni büyük bilirsen, bende kalan Ak Şemseddin değneği olsun; hırka, yine Fatih'in hakkıdır!"
Elindeki hırkayı Sevban'ın sırtına koyan Kibritli, genç adamın önünde hürmetle eğilip hırkanın eteğini öptü. Birkaç adım geri çekilip, boynunu büktü.
Süvariler, Kibritli'den sonra sırayla ayağa kalkıp Sevban'ın önünde diz çöktüler ve hırkanın eteğini öptüler. Eyzün, halkanın dışında; olanları dikkatle izliyordu.
En son, Sevban'ın hemen yanında oturan Sırrî ayağa kalktı, birkaç adım öne çıkıp diz kırdı. Sağ eline aldığı eteği öpüp başına koydu. Herkes, tekrar yerine geçmesini beklerken; "Muradı, ikinci bir Murad olmaktı; şükürler olsun ki, o da gerçekleşti!" deyip, oturduğu yerde boyun büktü. Ne Sevban, ne Kibritli, ne de halkadakiler Sırrî'nin sözünü anlamıştı.
"Sözünü anlamaya ehliyet gerek Sırrî!"
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder