9 Haziran 2014 Pazartesi

Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye

Milli Görüşten Muhafazakar Demokrasiye, Nureddin Nebati  tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Alfa Yayınları, Siyaset, 9786051068732, 366 Sayfa, Hazinra/2014
Kitabın 184. ve 185. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
2.3. 28 ŞUBAT SÜRECİ
RP, 24 Aralık 1995 Genel Seçimlerinde, % 21 oy alarak birinci parti olmasına rağmen, sistem onu merkeze yaklaştırmamak için şiddetli bir direniş gösterir. Hükümet kurmada öncelikle Refahsız seçenek değerlendirilerek, (Bayramoğlu, 2001: 39) Refah Partisi'nin hükümete dahil edilmemesi için pek çok manevra ve baskı yöntemi kullanılır. Ana-Yol hükümetinin yolsuzluk iddiaları sonucu bozulmasının ardından DYP ile Refah Partisi bir koalisyon anlaşması yaparak Refah-Yol olarak adlandırılan 54. hükümet kurmuştur.
Hükümet kurulduğu günden itibaren adeta ateşten bir çemberin içine girer. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı üst üste köşke çıkarak ordunun rahatsızlığını belli eder (Kazan, 2003; 15). Üst düzey bir askeri yetkilinin ağzından gazetelere fakslar çekilerek, RP çevrelerine ağır eleştiriler, hatta uyarılar yapılır. Genelkurmay'dan altı ayrı metin fakslanarak "Ordu'nun rahatsızlığı" manşetlere çıkarılır. Askerlerden hiçbir yalanlama gelmeyen bu ifadeler "neredeyse üstü kapalı muhtıra" görüntüsü vermektedir (Kazan, 2003(c): 15). Yine bu dönemde, Devlet Bakanı Abdullah Gül'ün protokolde Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı önünde durması büyük bir kriz olarak yansıtılır. Aynı şekilde, Süleyman Demirel'i karşılamak üzere Erbakan'ı temsilen Devlet Bakanı Sabri Tekir'in Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal'ın önünde durması ayrı bir kriz şeklinde gazetelerde "Paşa'dan Bakan'a Hizaya Gel Uyarısı" başlığıyla yer bulur (Milliyet, 06.06.1997). Tüm bu ayrıntılar, medya tarafından, hükümeti yıpratmak için ağır ve aşağılayıcı söylemlerle dolu haberlerle mevcut atmosferi besler. Hükümeti hedef alan bu sindirme atmosferinin içinde muhalefet partileri de yer almıştır. Mesut Yılmaz ve Deniz Baykal laikliğin tehlikede olduğu söylemini kullanmış, darbe ihtimalleri üzerine her gün yeni bir iddiada bulunarak karalama kampanyasına katkı sunmuştur. Bu düşmanca atmosfer RP'yi bazen savunmacı bazen de agresif bir çizgiye iter.
Türkiye modernleşmesi imparatorluktan Cumhuriyete geçiş sürecini bir çeşit kopuş ekseninde tanımlamakta, geleneğe ve geçmişe ait tüm semboller reddiyeci bir mantıkla mahkûm edilmektedir:   "Gelenek-modernlik",  "geçmiş-ilerleme",  "din-sekülerlik", "Batı-Doğu" mutlak bir ayrım içinde konumlandırılmakta ve bir çeşit düalite kurulmaktadır. Dolayısıyla Cumhuriyet tarihinin çatışma ve kopuşlar ekseninde inşa edildiği söylenebilir. Hasan Bülent Kahraman şöyle demektedir: "Dünün yadsınmasıyla başlayan kopuş olgusu ve süreci zaman içinde ulusal kültür, evrensel kültür, dün-bugün, seçkinci kültür-kitle kültürü vb sorunsallar etrafında gelişmiş giderek tepeden inmeci, dayatmacı, merkezi otoritenin mantık ve muhakemesiyle özdeşleşen bir nitelik kazanmıştır" (Kahraman, 1999: 135-136). Batıcı,   modernleşmeci,   seçkinci   damarın   "kitleyi   ıslah etme" yönelimi Cumhuriyet tarihi boyunca ordunun vesayeti altında gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. "Cumhuriyet modernleşmesinin ve Batılılaşmasının kurucu, taşıyıcı ve kollayıcı ajanı" olarak TSK'nın "toplum mühendisliği" eğilimlerinin ağırlığı Türk siyasal yaşamını belirleyen önemli bir motiftir (Gökmen, 2009: 348). 1961 Anayasasıyla Milli Güvenlik Kurulu anayasal geleneğimize dahil olmuş ve siyaset içindeki ağırlığı her askeri müdahale sonrasında artmış, 1990'lardan sonra ise bu kurum siyaseti belirleyen temel merciye dönüşmüş, eğitim, ekonomi, politika gibi tüm sivil alanlarda belirleyici bir unsur olmuştur (Gürses, 2012: 159). 1961 öncesinde "Milli Savunma Yüksek Kurulu" adı altında varlığını sürdürmekteydi (Öcal, 2009: 6). 1961 Anayasasında MGK'nın görevi "milli güvenlikle ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında Bakanlar Kuruluna yardımcılık etmek" olarak tanımlanmıştır. 1971 muhtırası ile MGK'nın görevi Bakanlar Kuruluna "tavsiyede bulunmak" olarak genişletilmiştir. 1982 Anayasasına göre, Bakanlar Kurulu "Milli Güvenlik Kurulunun devletin varlığı ve bağımsızlığı ülkenin bölünmez bütünlüğü ve toplumun huzur ve güvenliğinin korunması için gerekli önlemlerin alınmasına dair kararlarını öncelikle" değerlendirmek zorundaydı (Heper, 2006: 218). Böylece askerin toplum ve siyaset üzerindeki etkisi arttırılarak vesayet sistemi güçlendirilmiştir. 28 Şubat sürecinde MGK Genel Sekreterliğine bağlı Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi siyasal iktidarı ordudan icazetli bir hale getirmiştir.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder