19 Haziran 2014 Perşembe

Ters Devrim

Ters Devrim, David Graeber tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everst Yayınları, Düşünce, 9786051417226, 133 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 84. ve 85. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Bunun böyle olduğunu gösterir kanıtları derleyip toparlamak güç olmasa gerek. Sadaka ya da hayırseverlik alanındaki araştırmalar yoksulların hep daha eli açık olduğunu gösteriyor. Kişinin geliri azaldıkça, gelirinin daha büyük bir oranını yabancılara veriyor. İşe bakın ki orta sınıflarla zenginlerin karşılaştırmasında da aynı resim ortaya çıkıyor. 2003 yılında vergi iadelerine dair yapılan bir çalışma, en zengin ailelerin de malvarlıklarından ortalama bir orta sınıf ailenin verdiği kadarını vermesi halinde, söz konusu yıl yapılan toplam bağışların 25 milyon dolar oranında artacağını ortaya koydu. Üstelik de zenginlerin daha çok vakti ve fırsatı olmasına karşın. Dahası, hayırseverlik, tablonun ufacık bir kısmı. Sıradan bir Amerikalı ücretli çalışanın gelirini nasıl harcadığını kalemlere ayırsak, büyük olasılıkla büyük çoğunluğunu hibe ettiğini görürüz. Sıradan bir aile reisi erkeği ele alalım. Gelirinin yaklaşık üçte biri vergi ve hayırseverlik aracılığıyla yabancılara dağıtılacak, üçte birini öyle ya da böyle çocuklarına verecek, kalanın da muhtemelen en büyük kısmını armağanlar vermek, gezmek, misafir ağırlamak, bir yere eli boş gitmemek adına başkalarına verecek ya da başkalarıyla paylaşacaktır. Bu son kısmın her şeyden öte hazzın kendi doğasının bir yansıması olduğu yönünde bir itiraz dillendirilebilir. Kim pahalı bir restoranda enfes bir yemeği tek başına yemek ister ki? Ama bu tek başına meseleyi açıklamıyor. Kendimizi şımartma yöntemlerimize bile çoğunlukla armağan mantığı hükmediyor. Aynı biçimde, çocuklarını pek özel bir anaokuluna göndermek için ufak bir serveti bastırıvermenin de özgecilikten çok statü meselesi olduğu itirazı da gelebilir. Belki öyledir. Ancak insanların hayatları boyunca olup bitene bakarsanız, bu türden davranışların da aynı psikolojik ihtiyacı karşıladığı ortaya çıkar.Tarih boyunca kaç idealist genç çoluğa çocuğa karıştığı anda bencillik ve açgözlülük üzerine kurulu bu dünyayla barışmaya muvaffak olmuştur? Eğer insanın temel güdüsünün özgecilik olduğunu varsayarsak, şu son derece mantıklı olacaktır: Kendilerini bütün dünyaya iyilik yapma arzusunu bir kenara bırakmaya ikna etmelerinin tek yolu, bunun yerine çocuklarına iyilik yapmak gibi daha da güçlü bir arzuyu koyabilmeleridir.
Bütün bunlar bana, Amerikan toplumunun genelde varsaydığımızdan tamamen farklı bir biçimde işlediğini düşündürüyor. Bir anlığına, bugünkü haliyle Amerika Birleşik Devletleri'nin maharetli bir toplum mühendisinin yaratısı olduğunu düşünelim. Peki bu mühendis, insan doğasına dair hangi ilkelerden yola çıktı? Rasyonel seçim kuramından yola çıkmadığı aşikâr. Çünkü adı geçen toplum mühendisi, insan denen yaratığı emek ve piyasa dünyasına girmeye (ama beyninizi karıncalandıran bir emekten ve kıran kırana bir rekabetten bahsediyoruz), olsa olsa burnuna çocuklarına böylece para saçabileceği, dostlarına böylece birer içki ısmarlayabileceği ve hele ki lotoyu tutturursa, hayatının geri kalanını müzelere bağışta bulunarak ve Afrikadaki yoksul ülkelere AIDS ilacı göndererek geçirebileceği olasılıklarını dayayarak ikna edebileceğini düşünüyordur. Kuramcılarımız gece gündüz -mış gibilerin ötesine geçip görünürde özgeci her edimin gerçekte şu ya da bu benmerkezci stratejiyi gizleme girişimi olduğunu kanıtlamaya çalışadursun, Amerikan toplumu aslında özgeci davranma hakkına erişim mücadelesi olarak düşünüldüğünde daha iyi anlaşılabilir. Özgecilik ya da en azından yüce gönüllü bir edimde bulunma hakkı, strateji değil, ödüldür. Bence bu en azından, son yıllarda sağın popülist hissiyata oynamak konusunda soldan çok daha başarılı olmasının nedenini anlamamızı sağlıyor. Özünde bunu, liberalleri, sıradan Amerikalıların dünyada hayırlı bir iş yapmalarını engellemekle suçlayarak yapıyorlar. Bundan ne kastettiğimi bir dizi önermeyle açıklamaya çalışayım:
ÖNERME 1:
Bencillik de, özgecilik de doğal güdüler değildir, birbirleriyle ilişki halinde ortaya çıkarlar. Piyasanın olmadığı bir halde ikisini de tahayyül etmek olanaksızdır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder