21 Temmuz 2014 Pazartesi

Fikrimin İnce Gülü

Fikrimin İnce Gülü, Adalet Ağaoğlu tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Roman, 9786051417493, 308 Sayfa, Temmuz/2014
Kitabın 182. ve 183. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Saat on dört kırk beş. Tepede güneş, iyice acımasız. Araba vapuru, burnunu karaya indiriyor. Suyla toprağın bağlantısını kuruyor.
Bayram, arabasını Kartal'da vapura yüklerken gösterebileceği bütün hünerini göstermişti. O hangırtılı hungurtulu rampadan geçerken susturucuyu bile tık ettirmedi. Baktı, bütün arabalar yengeçler gibi yampiri yampiri giriyorlar; o da aynı şeyi yapmaya çalıştı. Tekerleklerin esnemesini duya duya, bir takıntıya uğratmadan onları...
Şimdi de, karaya çıkarken aynı hüneri gösterme çabasında: Arabanın kıçını kıvırtmazsan, usulca sağlayıp sollamazsan zınk eder takılırsın. Altını da yırttırıverirsin. Belli olmaz. Gelip gelip, karaya zorla yamanıveren bir vapurdan korkulur. Deniz ise, keyfine kâhya mısın, sallanır durur bir yandan. Şu öküz kamyonların, vapur burnunu çatırdatması öte yandan. Kartal'da yüklenirken, bu boyunduruksuz Öküzlerin o eğreti köprüyü, denizle kara arasına vurulmuş bu güven vermez yamayı göçürteceklerini bile sandık; düşünsene Balkız!
İki saat önce Kartal'da sıra olmuş bütün motorlu araçlar Bayram'a korna çalıyor, iskele memurları düdük öttürüyorlar, onu çabuk olmaya, daha çabuk olmaya itiyorlardı ama, boşuna. Bayram, önündeki kamyon iyice girip yerine yerleşmeden, kendinden önce bir otonun da sağ salim geçip girdiğini gözleriyle görmedikçe, davranmayacak. Ondan sonra da sakıntılı olmalı haa... Ağır  ağır, Bayram. Ağır ağır, oğlum... Acele etme. Yavaş. Kıvamına gelince fırlarsın. Savurtup geçersin. Bırak çalsınlar kornalarını. Bırak öttürsünler düdüklerini. Aldırma. De ki arızalandınız. Kim ne diyebilir o zaman sana?
Bir Anadol, solda kalan daracık şeritten sıyrılıp geçmişti. Onu, S   hışımla iki araç daha izlemişti. Bayram, yine de istifini bozmadı. İşte böyle, her yanından sel gibi ter boşanarak, memurların dü-düklerini, araçların aceleci, öfkeli kornalarını göğüsleyerek, ama arabasının altını tık ettirmeden girmişti vapura. Ayfer e yaklaş-masında, kendi adına sağladığı o zamanki başarısının da mı payı vardı acaba? Kendinden hoşnutluğunu biraz daha mı körüklemişti, böyle bir ilk deneyde, bu tür bir ilk sınavda Mercedes'i için sağladığı başarı? Başarısızlıkla sonuçlanan Ayfer deneyi ise, onu yeniden sindirmiş, ufalamış, ürkekleştirmişti. Şimdi, Yalova'ya çıkarken, girişte olduğu kadar hünerli değil Bayram. Arabasını, bu vapurdan karaya hiç çıkaramayacağını sanıyor. Orasında bir kopuk, şurasında bir çizik, burasında bir eksik... Fakat, itilip kakılma, gürültü patırtı, artık onun bütün bunları tek tek düşünmesine, acısını duymasına olanak vermiyor. Şimdi her şey hep aynı ağırlıkta. Ama, kurşun ağırlığında. Her şey Bayram'da, yüreğe çöküp oturmuş bir tortu sıkıntısı. Eriyerek içine üstüste akıtılmış bir külçe kurşun. Bayram, çok ve kötü yemiş, seçmeden tıkınmıştı sanki...
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder