8 Temmuz 2014 Salı

Osmanlı'nın Kayıp Atlası

Osmanlı'nın Kayıp Atlası, Mustafa Armağan tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  Timaş Yayınları, Tarih, 9786051143170, 288 Sayfa, Haziran/2014
Kitabın 58. ve 59. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Oysa Avrupa'da "Aydınlar" var!
Doğu despotizmi kavramına yönelik iki müthiş eleştiriyi nedense ıskaladı Türk aydını. Üstelik bunlardan birisi Türkçeye tercüme edildiği halde Oryantalizm örümceğinin ağlarından pek fazla fark edilemedi galiba.
Lucette Valensi, Venedik ve Bâb-ı Âli adlı yetkin ve çarpıcı çalışmasında İstanbul'daki Venedik elçilerinin raporlarından yola çıkarak Avrupa'da "despot" kavramının adım adım nasıl inşa edildiğini göstermeyi başarıyor. Önceleri Makyavel ve Bodin'de gördüğümüz gibi, Osmanlı Padişahı'na despot, Osmanlı nizamına da despotizm adının verilmediğini, tam tersine,, Osmanlı yönetiminin gücünden, parlaklığından, ileriliğinden söz edildiğini belirten Valensi, 17. yüzyılla birlikte Venedik elçilerinin söyleminde ciddi bir kırılmanın başladığını tesbit ediyor. 17. yüzyılda "Büyük Türk" {Grand Turc) ifadesinin "despot" haline gelmesindeki tuhaflığa işaret eden yazar, 'Aristo'dan beri bilindiği halde Venedikliler neden 16. yüzyıla kadar Osmanlı padişahlarını yere göğe sığdıramıyorlardı da, 17. yüzyıldan itibaren onu küçültücü ve aşağılayıcı bir başka söyleme geçmek ihtiyacını duydular?' sorusunu sormaktadır haklı olarak. Besbelli ki 17. yüzyılla birlikte Venediklilerin Osmanlı'ya bakışında bir şeyler değişmiştir. Sözlerini şu veciz ifadelerle bağlıyor Valensi:
Sonuçta elçiler, sonra da Montesquieu bir eski Yunan kavramına Büyük Türk cübbesi giydirmiş oluyorlar. Sözün doğrusu, o zaman bizden uzaklaşmış değil. Katıksız, arı iktidar fantasması peşimizi bırakmıyor, görünümden görünüme giriyor.
Valensi'ye göre Doğu despotizmi, Batı'nın iktidar fantasmasını tatmin etmek uğruna kendisi dışındakilere, Doğululara yansıttığı bir imajdan ibarettir. Ama sonuçta Batı'nın kendi mutlak iktidar tutkusunu ele veren bir imajdır bu. Osmanlı kadar güçlü bir imaja sahip olma tutkusunun ateşlediği bir imaj yangını daha doğrusu...
İkinci başvuracağımız yazar, Fransız edebiyat tarihçisi Alain Grosrichard, The Sultan's Court adıyla İngilizceye tercüme edilen kitabında Edward Said'in eksik bıraktığı bir alana, Osmanlı Devleti'ne yöneltiyor dikkatimizi.
"17. yüzyıl sonundan bu yana ve bütün 18. yüzyıl boyunca Avrupa'da bir hayalet dolaşır: Despotizmin hayaleti" der Grosrichard. Doğu despotizmi kavramının sadece bir korku ve bunun sonucunda gelen bir çarpıtma işlemi olduğu tezine önemli bir ilavede bulunan yazar, onun aynı zamanda bir 'arzu fantazması' olduğunun altını çizer. Özellikle Batı'daki harem tasvirlerinde öne çıkan bu 'arzu fantazması'nın, Doğu saraylarında yüzlerce kadını olan bir Despot hayal ettiğini ve bu fantezisini Doğu'nun en güçlü temsilcisi olan Osmanlı padişahına yönlendirdiğini belirt ir. Despot nasıl Avrupalının iktidar tutkusunu ele veren bir icatsa, Harem de şehvet tutkusunu ele veren bir fantazidir.
Voltaire ise çağdaşı Montesquieu tarafından sunulduğu haliyle despotizm kavramının "saçma" olduğunu, çünkü tek bir kişi tarafından yönetilen bir 'sürü' şeklindeki rejimin var olamayacağını, olsa bile çok kısa bir zamanda çökeceğini belirtir. Despotik bir yönetim yoktur, çünkü var olamazdı. Böyle bir yönetimin var olduğu veya var olabileceği iddiası, büyük bir yalandan ibarettir Voltaire'e göre.
Voltaire'in yüzyıllarca önce gülüp geçtiği ve saçma ve düzmece olduğunu sıradan bir zekâ sahibinin bile kavrayacağı bir açıklıkta anlattığı despotizm kavramı, başta da belirttiğim gibi açıklamaktan çok örtmeye, izah etmekten çok her şeyi birbirine karıştırmaya yarıyor sadece. Oysa fantezi ve şablonlarla idare etmek yerine, gerçekten geçmişi anlamaya yöneltsek zihin mesaimizi, sanırım çok daha hayırlı bir iş yapmış oluruz. Çünkü bu hayırlı mesai bize geçmişimizin "yabancı bir ülke" olmadığını anlatmakla kalmayacak (bazıları için öyle olsa bile), aynı zamanda bugünümüze ve yarınımıza ilişkin sağlam ipuçlarını da tutuşturacaktır elimize.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder