17 Temmuz 2014 Perşembe

Yarım Kalan

Yarım Kalan, Ertürk Akşun tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Destek Yayınları, Roman, 9786054994625, 248 Sayfa, Hazzinra/2014
Kitabın 154. ve 155. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
"Aşkım ben acil Ankara'ya gidiyorum. Bir müşterinin siparişi vardı. Yanlış göndermişler. Kargoya verseler de yetişmez. Kadın oğlunun düğününde takacakmış gerdanlığı. Çok eski müşterimdir. Halletmek zorundayım. Mecburen gidiyorum."
Dayanamayıp aradım. Ona ne kadar üzüldüğümü söyledim. "Yarın okula gitmek zorunda olmasaydım aslında ben de gelirdim" dedim. Her zaman onun yanında olacağımı hissetmesini istedim.
Akşam saatlerinde yine konuştuk: "Ne yaptın hayatım? İşlerini halledebildin mi?" "Hayır aşkım. Benim müşteri pırlanta istemişti. Bu geri zekâlı elmas işlemiş gerdanlığa. Şimdi taşların sökülmesi ve aynı santimde pırlantaların kesilmesi lazım... Atölyede sabahlarız artık."
"Hayatım ne diyorsun? Of bu gerginlikle bir şey de yemezsin sen şimdi. Sabaha kadar öyle çay sigara içip durma lütfen." "Tamam canım."
"Haber ver bana, merak ederim seni. Hoşça kal." Canım sıkılmıştı ne yalan söyleyeyim. İşi konusunda ne kadar titiz olduğunu, itibarını her şeyin üstünde tuttuğunu da iyi bilirdim.
Buna rağmen içime de bir kurt düşmüştü işte. Rahat değildim. Huzurlu ve güvende hissetmiyordum kendimi. İçimden yapmak gelmese de kontrol edemediğim bir güdüyle açtım bilgisayarımı. Olacakları sezer gibiydi yüreğim. Facebook hesabına girip son mesajlarını açtım.
Yine Sahra'yla yazışmışlardı. Bugün onunla buluşacaktı. Hem de dinlenmek ve ara sıra da olsa sıkıldığında yalnız kalabilmek için tuttuğu küçük evinde...
Üst üste sigara içip bağırarak ağladım. Avazım çıktığı kadar akıttım içimdeki zehri. Gözyaşlarımı tutmadım hiç. Doludizgin yürüdüm acımın üzerine. Yere düştüm, yerleri yumrukladım, ayağa kalktım ve odanın ortasında öylece durdum... Acısız, hissiz ve bomboş kalıncaya dek bekledim. Kalbimi kuşatan öfke ve aldatılmışlığın nefreti beni terk edinceye kadar heykel gibi durdum halının üzerinde, kımıldamadan.
Buluştukları eve gittim sonra. Elimdeki yedek anahtarla girdim içeri. Yatak odasından gelen sesleri işitiyordum. Dimdik durdum ayakta. Kim olduğumu hatırlamıştım sonunda. Yatak odasının kapısını açtığımda film de kopmuştu artık. Diledi-ğimce bağırdım. Tükürdüm. Kustum öfkemi üzerlerine. Evime döndüğümdeyse hiçbir şey kalmamıştı aklımda. İkisini de unutmuştum çoktan. Ağızlarını açıp konuşacak hakları yoktu zaten. Korku ve şaşkınlık içinde beni izleyip öylece kalakaldılar yatakta. Eminim benden sonrası zevk de vermemiştir.
Sevdiğini bir kere affeden âşık, artık durmadan affetmeye başlar. Buna mahkûmdur.
Sonrası mı?
Kalktım yüzümü yıkadım. Camı açtım. Bütün geceyi içindeki yıldızlarla birlikte doldurdum evime... Aşk zannettiğim hastalığıma içerledim önce. Sonra güldüm halime. Zaten gülmeye başladığı an iyileşmeye de başlardı insan.
Şairin de dediği gibi, "Aşk ancak eşitler arasında yaşanır" ya da atalarımızın dediği gibi, "Davul bile dengi dengine çalar."
Hastalığımı hançerledim... Kangrene dönüşen yerlerimi kesip attım. Bu illetin beni kuşatmasına izin vermedim. Yıkandım, gülümsedim ve yazdım... Bana iyi geldi ne bileyim...

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder