16 Temmuz 2014 Çarşamba

Yüksek Gerilim

Yüksek Gerilim, Adalet Ağaoğlu tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Deneme, 9786051417516, 189 Sayfa, Temmuz/2014
Kitabın 120. ve 121. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Kalabalığın içinde gülüşenler oldu. Şaşkınlıkla baktı Mahmut bey onlara. Bir Allah kulu da çıkıp haklılığını söylemeyecek miydi?
Soluya soluya yürüdü. Bakanla buluşma saatini de kaçırmıştı işte. Tahsis işini görüşmek üzere artık hangi yüzle çıkabilir bakanın karşısına?
Karşı sırtlardan esen sert bir rüzgârın altında durup bekledi, içerdekilerin görüş zamanlarının tamam olmasını, askerî aracın kendilerini alıp nizamiye kapısına götürmesini bekledi.
Oğlu dört yaşındayken, beş yaşındayken, hatta on yaşındayken de nasıl saygıyla tutardı elinden. Denize bile ilk kez kendisi sokmuştu onu. Büyükada'da. Kulübün önünde. Kucağına almış, soğuk suya batırıvermişti. Çocuk bir irkilmiş, ama hiç ağlamamıştı. Anası sağ kalsaydı. Kaya şimdi onu sever miydi acaba? Yoksa anasına da böyle bağırır mıydı herkesin ortasında? "Benim bütün istediğim onun iyiliği..."
Tel bölmenin önünde, Mahmut beyden boşalan yeri hemen, onun gerisinde kalmış yaşlı bir köylü almıştı. Oraya sokulurken, eski bir korucu ceketinin ucuna yapışıp duran torununu önüne çekmişti. Kayanın yerine ise, İrfan'ın omuzbaşına sıkışıp kalmış olan, kalabalığın arasında, beşikte bıraktığı oğlunu tanımaya çalışan, gözü onun gözlerine değdikçe nerdeyse görücüye çıkmış bir kız utangaçlığına yakalanan Musa genişlemişti. Mahmut beyden açılan yeri doldurması için babasına durmadan ünlemiş, onu yüreklendirmişti:
"Şöyle gel baba... Geç, gel..."
Tel bölmenin önünde durunca, yaşlı adam korucu ceketinin düğmelerinin hepsinin ilikli olup olmadığını denetlemişti hemen. Ardından, torununun eline sıkıca yapışmıştı yeniden.
"Duran len? Nasısın tosunum?" dedi Musa, çocuğa. Çocuk, ayaklarının üstünde yükselmeye çalıştı. Tarçın renkli lastik pabuçlarının toza ve lekeye boğulmuş olduğunu gördü Musa. "Ha bakayım, yüksel şöyle..." dedi oğluna. Dedesi çocuğu kucağına aldı. Yorgundu. Kolları çekmiyordu. Yanındaki kadın Cem'i yere bıraktı: "Yardım edeyim..." dedi.
Duranı babasına doğru kaldırdı, tuttu. Duran, tel örgünün aralıklarından ona bir gazoz kapağı geçirmeye çalıştı.
"Demek Mirza deden gazoz içirtti sana he?" dedi babası. Mahmut bey dışarda, gözlüklerini çıkardı. Gözlük camlarına biriken tozu sildi. Gözlerini de sildi. Yeniden taktı gözlüklerini. Yeniden Mahmut bey oldu ve önüne ilk çıkan gedikliye: "Amma da uzun konuşuyorlar canım..." dedi. Gedikli, omuzlarını dikti. Telaşla yürüdü. Yürürken: "Koca yaz geçti. Gençlik Parkı'nda bir gazinoya bile gidemedik biz" dedi duyulur bir sesle.
İkinci postanın başında durması, görüşe çıkanlarla görüşe gelenlerin "nizamlara uygun" hareket edip etmediklerini gözetlemesi gerekiyordu. Onların aralarında neleri konuşmalarının yasak olduğunu, neler konuşurlarsa yasak olmayacağını bir türlü saptayamıyordu.
"Yengen iyi. Selamı var. Gözlerinden öper"in altında bir suç unsurunun bulunup bulunmadığını kestirmekte güçlük çekiyordu.
"ille çocuklarını da getirecekler. Çocuklar işi daha da güçleştiriyor. Her şey karmaşaya geliyor."

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder