Kitabın 7. ve 8. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
Merhaba,
Burası Sivrisinekler kasabası... Çayırın ortasına diktikleri birkaç evden başka bir şey yok; onların evleri kiremit renginde, bizimkiyse bok sarısı. Burayı hiç sevmedim ama annemlere sorarsan bizim için gelmişler; denize girelim, adam gibi tatil yapalım diye. Kiminle tatil yapacağız anlayamadım,
burada kimse yok ki, olanlar da zaten İstanbul’daki komşularımız. Madem burada da onlarla birlikte olacaktık niye o kadar yol geldik? Anneme sordum, sizin gibi namkörlerin ağzına da çok yüzüne de dedi. Namkör denmez, nankör denir deyince de bir tane patlattı. Bir daha kimseye bir şey söylemeyeceğim. Burada üç ayım nasıl geçecek kara kara onu düşünüyorum şimdi. Yanımda bir tek sen varsın. Karnemde hepsi pekiyi olmuş neye yarar, kimse hiç hediye almadı.
Ben de seni aldım kendime, karne hediyesini kendi kendine alan tek çocuk benimdir herhalde. Çok güzel kırmızı saçlı bir kız var kapağında. Bakkaldan kalan para üstleriyle bir tek bunu alabildim ama olsun seviyorum kırmızıyı. Sen bu günden sonra artık benim günlüğümsün. Günlük yazmaya Fırat Bey sayesinde karar verdim. Dediğine göre günlük tutmak insanın her gününün hesabını kendi kendine vermesi demekmiş. O nedenle sen benim aynı zamanda okuldaki gibi yazılı sınavımsın. Ama yazdıklarımdan ötürü not verme, puan kırma, sınıfta bırakma hakkı sadece benim. Tek istediğim seni kimsenin ama kimsenin ele geçirmemesi. Eğer biri seni okursa ben içimi açık açık dökemem, hele abim ya da ablam bir okursa o zaman ölsem daha iyi. Bu nedenle seni deniz çantasının içine, havluların arasına sakladım. Üzerine biraz güneş yağı dökülmüş, kalemin mürekkebi akmış diye kusuruma bakma. Madem senden başka kimsem olmayacak, sana bir isim vereyim diyorum, ne dersin? Aklıma bir şeyler geldi ama hiçbirini beğenmedim. Sana en çok yakışan ismi bulana kadar biraz daha düşünmem lazım Buldum, senin adın bundan sonra Bitirgen olsun! Ne demek diye sorma, ben de bilmiyorum. Babam bana öyle diyor
ve çok hoşuma gidiyor. Babamın Bitirgen’i benim, benimki de sensin, anlaştık mı? Bak canım; burada erik ağaçları var, elma ağaçları var, inek boklarına basmadan yürürsen, denize inen çok güzel bir yol var. Yolun iki yanında ağaçlar olduğu için tek başıma inmeye korkuyorum, her defasında otların arasından hışırtılar geliyor, bir şeyler kıpırdıyor. Geçen gün annemin bacağına yılan dolandı, korkudan çığlık atınca babam da ona bağırdı, bu kadar küçük yılandan korkulur mu diye; iyi de daha büyük olsa annemi öldürürdü babacığım dedim. Babam sustu, annem ölsem de kurtulsam deyip ağladı. Aslında ben de korkuyorum ama yine de o yoldan yalnız yürüyorum. Hem şarkı söylerken hiçbir hayvan bana yaklaşamaz. Bir tek sahildeki köpekler anlamıyor şarkıdan. Hemen yanaşmak istiyorlar, korkarsam hemen anlarlarmış, o yüzden belli etmemeye çalışıyorum. Yanıma gelip ruziyemi (annem kukuya ruziye diyor) kokladıklarında bile sesimi çıkarmıyorum. Geçen gün bir kangal komşunun elini kapmış, bunlar da benim ruziyemi kaparlarsa ya... Hele bir denesinler, ben de onların kuyruklarını tutar bırakmam!
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.Burası Sivrisinekler kasabası... Çayırın ortasına diktikleri birkaç evden başka bir şey yok; onların evleri kiremit renginde, bizimkiyse bok sarısı. Burayı hiç sevmedim ama annemlere sorarsan bizim için gelmişler; denize girelim, adam gibi tatil yapalım diye. Kiminle tatil yapacağız anlayamadım,
burada kimse yok ki, olanlar da zaten İstanbul’daki komşularımız. Madem burada da onlarla birlikte olacaktık niye o kadar yol geldik? Anneme sordum, sizin gibi namkörlerin ağzına da çok yüzüne de dedi. Namkör denmez, nankör denir deyince de bir tane patlattı. Bir daha kimseye bir şey söylemeyeceğim. Burada üç ayım nasıl geçecek kara kara onu düşünüyorum şimdi. Yanımda bir tek sen varsın. Karnemde hepsi pekiyi olmuş neye yarar, kimse hiç hediye almadı.
Ben de seni aldım kendime, karne hediyesini kendi kendine alan tek çocuk benimdir herhalde. Çok güzel kırmızı saçlı bir kız var kapağında. Bakkaldan kalan para üstleriyle bir tek bunu alabildim ama olsun seviyorum kırmızıyı. Sen bu günden sonra artık benim günlüğümsün. Günlük yazmaya Fırat Bey sayesinde karar verdim. Dediğine göre günlük tutmak insanın her gününün hesabını kendi kendine vermesi demekmiş. O nedenle sen benim aynı zamanda okuldaki gibi yazılı sınavımsın. Ama yazdıklarımdan ötürü not verme, puan kırma, sınıfta bırakma hakkı sadece benim. Tek istediğim seni kimsenin ama kimsenin ele geçirmemesi. Eğer biri seni okursa ben içimi açık açık dökemem, hele abim ya da ablam bir okursa o zaman ölsem daha iyi. Bu nedenle seni deniz çantasının içine, havluların arasına sakladım. Üzerine biraz güneş yağı dökülmüş, kalemin mürekkebi akmış diye kusuruma bakma. Madem senden başka kimsem olmayacak, sana bir isim vereyim diyorum, ne dersin? Aklıma bir şeyler geldi ama hiçbirini beğenmedim. Sana en çok yakışan ismi bulana kadar biraz daha düşünmem lazım Buldum, senin adın bundan sonra Bitirgen olsun! Ne demek diye sorma, ben de bilmiyorum. Babam bana öyle diyor
ve çok hoşuma gidiyor. Babamın Bitirgen’i benim, benimki de sensin, anlaştık mı? Bak canım; burada erik ağaçları var, elma ağaçları var, inek boklarına basmadan yürürsen, denize inen çok güzel bir yol var. Yolun iki yanında ağaçlar olduğu için tek başıma inmeye korkuyorum, her defasında otların arasından hışırtılar geliyor, bir şeyler kıpırdıyor. Geçen gün annemin bacağına yılan dolandı, korkudan çığlık atınca babam da ona bağırdı, bu kadar küçük yılandan korkulur mu diye; iyi de daha büyük olsa annemi öldürürdü babacığım dedim. Babam sustu, annem ölsem de kurtulsam deyip ağladı. Aslında ben de korkuyorum ama yine de o yoldan yalnız yürüyorum. Hem şarkı söylerken hiçbir hayvan bana yaklaşamaz. Bir tek sahildeki köpekler anlamıyor şarkıdan. Hemen yanaşmak istiyorlar, korkarsam hemen anlarlarmış, o yüzden belli etmemeye çalışıyorum. Yanıma gelip ruziyemi (annem kukuya ruziye diyor) kokladıklarında bile sesimi çıkarmıyorum. Geçen gün bir kangal komşunun elini kapmış, bunlar da benim ruziyemi kaparlarsa ya... Hele bir denesinler, ben de onların kuyruklarını tutar bırakmam!
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder