10 Ağustos 2014 Pazar

Bozkırın Uzak Bahçeleri

Bozkırın Uzak Bahçeleri, Ethem Baran tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | İletişim Yayınları, Hikaye, 9789750515767, 146 Sayfa, Ağustos/2014
 
Kitabın 13. ve 14. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Birden uçan kuşlar durdu, kuşların arasında kalan gökyüzü durdu, göğün yüzünü okşayan yamalı bulut, bulutun ucunun değdiği tepe, tepeyi bekleyen, beklerken kendi gölgelerine sığınıp serinlemeye çalışan üç-beş bodur ağaç, ağaçların en kısa olanından haylaz bir çocuğun henüz olgunlaşmadığını bile bile sırf pislik olsun diye koparıp bir kez ısırdıktan sonra tükürdüğü dağ armudunun yakındaki düzlükte dinlenen dereye attığı, derenin de bir ara akacağı tutup ağırdan da olsa koynunda beleye uyuta döndüre dolaştıra götürüp şehrin ortasından geçen kendinden büyük derenin sularına emanet ettiği yaralı dalı durdu, dalın taş köprünün altından geçerken durduğunu gördükleri anda köprünün üstünden suya taş atan çocukların ellerindeki taşlar durdu, suyu halkalandıran taş, taşın suya düştüğü anda çıkardığı ses durdu, suyun sesine yukarıdan, salkım söğüdün gümüş dallarından cıvıltılarını döken serçeler, onların küçük ve hızlı esintilerini minik kanatlarında taşıyarak un pazarındaki buğday yığınlarının dibine bırakan arkadaşları, uçup konan uçup konan, pır oraya pır buraya kendilerini çoğaltan bu serçelerin havada bıraktıkları ürkekliği toplarken pazar yerini kanat şakırtısına boğan güvercinlerin kim bilir hangi uzaklıkta neleri gören gözleri durdu. Bu sırada çarşıda, daha güneş doğmadan yataklarından kalkıp kaç gündür giyildiği unutulmuş, daha ne zamana kadar giyileceğini de hiç hesaplamadıkları giysilerini sırtlarına geçiren birkaç yaşlı esnafın çarşı camisinin şadırvanın da şakırdayan suya takunya tıkırtılarını ekleyerek başlattıkları yeni gün; kepenk gıcırtılarına fırından taze çıkmış parmak ekmek, tulum peyniri ve kekliğin kanadını süzüp geçtiği çayların kaşık şıngırtılarını katarak genişlemiş; şehir ahalisinin, gündüzleri hayat evlerde değil, çarşıda devam eder diyerek koşturmasıyla büyüyüp şişmiş; dar aralar, loş sokaklar, taş duvarlar ve sıkışık dükkânlara, dükkânların karanlık köşelerinde ustalarının ağzından çıkacak emirleri kaçırırlarsa işitecekleri azarları iyi bildikleri için dört açılmış merhamet dilencisi gözlerle bakan çırakların solgun yüzlerine sığmayarak taşmıştı. Hatta, çarşıdaki diğer günlerden hiçbir farkı olmayan bugün, güneş gören vitrinlerinin önlerindeki taburelere oturup koca göbeklerini sıvazlarken işi oğullarına bıraktıktan sonra hayatta nihayet bir gün yüzü gördüklerini düşünen rahatlamış tüccarların parmak aralarında kendiliğinden dolaşan tespih tanelerinden dökülmüş; gelinlik kızlarının işleyecekleri oyalar için yumak, kendilerinin örecekleri kazaklar için de orlon almaya gelmiş kadınların hiçbir şeyi beğenmeyen gezmeye çıkmış sevinçlerine, okul yoluna düştükleri ve öğrenci oldukları cümle âlem tarafından bilindiği halde önce ellerindeki kitapları, sonra bas bas bağıran öğrenciliklerini gizlemeye çalışırken beğendikleri kızları ya da oğlanları görebilme umuduyla kâşif kesilmiş gençlerin hayallerine de sığmayarak taşmıştı.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder