11 Ağustos 2014 Pazartesi

Karadeniz'in Kaybolan Kimliği

Karadeniz'in Kaybolan Kimliği, Uğur Biryol tarafından hazırlanmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | İletişim Yayınları, İnceleme Araştırma, 9789750515637, 232 Sayfa, Temmuz/2014
Kitabın 11. ve 12. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Çoğul kimliklere geçiş sürecinde Lazlar ve Hemşinliler
ERHAN GÜRSEL ERSOY


Son zamanlarda, internet üzerinden bir gezintiyle göz attığım kimi gazetelerde yer alan haber başlıkları oldukça dikkat çekiciydi: “Kayıp Kelimelerin Peşinde” (
Taraf, 15 Kasım 2013), “Lazlar Unutulan Sözcüklerin Peşinde” (Taraf, 15 Kasım 2013), “Müslümanlaştırılan Kadınlar Ermeni Kimliğine Geri Dönemedi” (Agos, 13 Kasım 2013), “Lazlar Adlarını İsteyecek” (Taraf,07 Kasım 2013), “Karadeniz’in Gizemli Halkı [Hemşinliler]” (Taraf,11 Kasım 2013) vb. Bunlar, sadece geçen yılın kasım ayı içinde iki gazeteyle sınırlı tutarak seçtiğim haber başlıklarından bazılarıydı. Türkiye’de bir şeylerin uzun bir zamandır değişmekte olduğu aşikârdı; ulus-devlet içinde artık farklı kimlik ve aidiyetlerin kendilerini ifade zemini bulduklarının müjdecileriydi bu başlıklar. Ancak bu yeni dönemde, “eski” kimlik ya da aidiyetlere “dönüş” sürecinin nasıl bir kimlik kavrayışıyla, hangi anlayışla veya hangi ideolojik ortamda kurgulanacağına ilişkin soru işaretleriyle birlikte tanıklık edeceğimiz bir süreçti başlayan. İşte bundan ötürü bu çalışmada; kimlik meselesine, bununla ilgili bilimsel literatüre ve özellikle de antropolojinin bu birikime katkılarına yer vererek konuya girizgâh yapmayı gerekli buluyorum. Zira kavramsal ve kuramsal sağlam bir çerçeve oluşturmadan kimlik konusuna “balıklama dalmanın” vahametinin farkındayım.

Bir kültür klişesi olarak kimlik
Sosyolojinin de sosyal antropolojinin de yorumsal ve teknik söz dağarcığına 1980’lerin başında girmiş olan kimlik, oldukça genç bir kavramdır. 1940’lardan önce henüz bilinmeyen bir kavramken, son 40-50 yıl içinde göz ardı edilmeyecek teknik bir terim haline geldi. Aslında kimlik (identity) sorunsalının, son onyıllarda neredeyse tüm sosyal bilimleri teslim aldığından dahi söz edebiliriz. Kavram, tarihsel serüveni içinde öncelikle psikoloji ve sosyal psikolojinin kapsamındaydı; oysa onun bugünkü ağırlık noktası toplumsal ve siyasaldır (Aydın 2009: 9). Hepimiz kimliğimizle veya kimliklerimizle varız; dolayısıyla hepimizin bir kimliği var. Kimliğin temel bir beşeri gerçeklik olduğundan ve evrenselliğinden hiç şüphemiz yok. Kimliğimiz, temel referans noktamızdır. Dünyayla, geçmişle, gelecekle ve diğer insanlarla ilişkilerimizi, durduğumuz bu noktadan düzenler ve değerlendiririz. Kimlik insanın en öznel varoluş biçimidir. Peki, kimlik deyince ne anlıyoruz, daha doğrusu ne anlamalıyız? Birer yurttaş sıfatıyla sürekli yanımızda taşıdığımız ve “kimliğimiz” ya da “kimlik bilgilerimiz” sorulduğunda cebimizden çıkarıp gösterdiğimiz nüfus cüzdanımız değil elbette.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder