13 Ağustos 2014 Çarşamba

Çatışma Çözümleri ve Barış

Çatışma Çözümleri ve Barış, Murat Aktaş tarafından hazırlanmıştır. http://kitapgalerisi.com'da
% 20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  İletişim Yayınları, Siyaset İnceleme Araştırma, 9789750515859, 389 Sayfa, Ağustos/2014

Kitabın 7. 8. 9. ve 10. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Etnik, kültürel ve siyasal nedenlerle ortaya çıkan çatışmaların çözüm biçimi son yıllarda önemli değişimler geçirdi. Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesi, küreselleşme süreci ve liberal demokrasinin yayılması ile birlikte gelişen ve yayılan hak talepleri beraberinde ulus-devletleri farklı siyasal ve kültürel talepleri olan grupların sorunlarını çözme ve taleplerini karşılama konusunda müzakere ve uzlaşmaya daha fazla zorlamaktadır. Bu, bir taraftan süreç devletleri daha şeffaf ve hesap verebilir olmaya zorlarken, aynı zamanda çözüm süreçlerine yeni aktörlerin dahil olmasına da olanak sağlamaktadır. Özellikle kitle iletişim ve enformasyon teknolojisinin hızla geliştiği günümüzde gittikçe önemi artan sivil toplumun yanı sıra, uluslararası alanda saygınlık kazanmış şahsiyetler, akademisyenler ve din adamları da (Güney Afrika ve Kuzey İrlanda örneklerinde görüldüğü gibi) çatışma çözümünde daha önemli roller üstlenmektedir. Bu aktörler bir taraftan devletleri sorunları çözmeye zorlarken aynı zamanda sorunların çözümünde arabulucu veya hakem olarak da rol üstlenebilmektedir.
Devletlerle yaşanan sorunların çözümünde bir aracıya veya arabulucuya başvurulması 1945 ile 1962 yılları arasında %20 ’yken bu oran 1963 ile 1989 arasında %34’e, 1990 ile 1996 arasında %64’e çıkmıştır. Bu oranlar çatışma çözümlerinde arabulucunun önemini gözler önüne sermektedir. Diğer yandan geçmişte devletlerle yaşanan sorunlar ve müdahaleler genelde sınırlar ve etnik sorunlarla ilgili konulardan oluşurken, günümüzde bu sorunlar daha da çeşitlenmiştir. Artık çatışmalar daha çok etnik, dinî, mezhepsel, kültürel ve siyasal nedenlerle ortaya çıkmakta; yerel düzeyde çeşitli otonomi ve benzeri yetkiler talep edilerek sorunlara çözüm aranmaktadır. Çatışma çözümlerindeki bu dönüşüm, uluslararası ilişkiler teorilerini belirleyen paradigmalarla, özellikle de uluslararası ilişkileri birey,sivil toplum ve devletin birbirine bağlı küresel toplumun temel aktörleri üzerinden okuyan çoğulcu paradigma ile yakından ilişkilidir. Toplumu tekçi bir yapı içinde değil, farklı kimlikleri ve özellikleri bulunan çok sayıda alt aktörlerin bulunduğu bir ilişkiler sistemi içinde ele alan çoğulculuk siyaset teorisi bağlamında, devletin karar alma sürecinin oluşumu, kararların uygulanması ve genel olarak siyasal sistemin tekçi ve merkeziyetçi bir düzen içinde değil, çoğulcu siyasi faaliyetlere ve katılıma açık olmasına dayanır. Böylece farklı nitelikte ve çok sayıda çıkar ve baskı grupları ve siyasi partilerin var olması ve bunların toplumun karar alma süreçlerine katılabilmesi, çoğulculuğun önemini göstermektedir. Çatışma çözümleri ve aktörlerinde yaşanan değişim ile geleneksel diplomasi de radikal bir şekilde dönüşürken bu değişim ve dönüşüme özellikle sivil aktörlerin dahil olması, sorunların çözümünü daha geniş halk kesimlerine yayarak çözüm ve önlemlerin meşruiyetini yaymaktadır. Güney Afrika’dan Kuzey İrlanda’ya birçok ülkede sivil toplum örgütleri ve saygın şahsiyetlerin çatışmaların çözümü ve barışın tesis edilmesinde aldığı etkin roller bu deneyimlerin hızlıca dünyanın diğer ülkelerine yayılmasına neden olmuştur. Türkiye’nin de son yıllarda gündemden düşmeyen Kürt Meselesi’nin çözümü konusunda dünyadaki bu tecrübelerden faydalanmama lüksü düşünülemez.
19. yüzyıldan beri varlığını sürdüren Kürt Meselesi, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan hükümetleri döneminde demokratik çözüm tartışmalarıyla gündeme gelmesine karşın halen varlığını sürdürmektedir. Özellikle Ocak 2013’ten beri başlamış olan kimilerinin “çözüm süreci” kimilerinin “barış süreci” olarak adlandırdığı bu sürecin üç aşamadan oluştuğu ileri sürülüyordu. Birinci etap PKK’nin ateşkes ilan ederek sınır dışına çekilmesi, ikincisi devletin yasal düzenlemeler yapması ve üçüncüsü de normalleşme süreci olarak tarif ediliyordu. İmralı’da Öcalan’la yapılan görüşmeler, Öcalan’ın mesajının Newroz’da okunması ve “çatışmasızlık” ilanının ardından 8 Mayıs 2013 tarihinden itibaren gerillanın sınır dışına çekilmeye başlaması ile birinci aşaması başlayan sürecin ikinci ve üçüncü aşamasına bir türlü geçilemedi. Bazılarının “merdiven stratejisi” olarak adlandırdığı “yol haritası”na göre, PKK tarafından atılan bu adımlara karşılık, devletin demokratik çözüm için, bazı adımlar atması gerekiyordu. Bu “yol haritası”na göre ilk olarak anayasada yer alan vatandaşlık tanımındaki ve diğer maddelerdeki milliyetçi anlayışın terk edilmesi bu bağlamda“Türklük” yerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı tanımının getirilmesi gerekiyordu. İkinci olarak anadilde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması ve kademeli olarak ana dilde –Kürtçe– eğitime geçilmesi, üçüncü olarak da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi (Türkiye’nin Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na koyduğu çekincelerin kaldırılması) yönünde adımlar atılacaktı. Ancak aradan geçen bir buçuk yıllık süreye rağmen hâlâ herhangi bir yasal düzenleme yapılmış değil. Toplumun büyük bir kesimi ateşkes süreci ve bu süreçte cenazelerin gelmemesinden memnuniyetini dile getirmeye devam ederken, sürecin ilerleyememesi ile ilgili taraflar birbirlerini suçlayıp duruyor. Bu derleme kitap çatışma çözümleri ve dünyadaki benzer sorunların çözümünde edinilen tecrübelerden hareketle Kürt Meselesi’nin çözümü ve barış sürecine faydalı olabilecek bilgi üretmeyi amaçlamaktadır. Üç bölüm halinde hazırlanmış olan kitabın girişinde konuyla ilgili önemli çalışmaları bulunan bir akademisyen olan Prof. Dr. E. Fuat Keyman’ın makalesi yer alıyor. Barış Süreci kapsamında oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti’nde de yer alan Keyman, akademik bilgilerinin yanı sıra aynı zamanda heyet çalışmaları boyunca edindiği izlenimlerini, görüş ve düşüncelerini de okuyucu ile paylaşıyor. Keyman, bu kapsamda yaptığı gezilerden hareketle toplumun beklentileri, endişeleri ve neler yapılması gerektiği konusunda önemli bilgiler de veriyor. Kitabın Birinci Bölümü’nde Arap Baharı ve bunun Kürt Meselesi’ne etkileri tartışılmaktadır. Bu sürece paralele olarak Türkiye’nin AB ile ilişkileri kapsamında Kürt Meselesi’nin geçirdiği evrimin de ele alındığı bu bölümde Dr. Ömer Tekdemir, Kürt siyasal üstyapısının AB ve barış süreci ile yeniden kavramsallaştırılmasını yazıyor. Tekdemir, “Kavgacı Demokrasi” ve “Karşı-Hegemonya” kavramları etrafında Kürt Meselesi ve bulunduğu yerlerdeki egemenlik alanları ile ilişkilerinin evrimini analiz ederken bunun çözüm sürecine yansımasını da irdeliyor. Kürtlerin sanayileşme ve modern kurumsal dönüşümünü gerçekleştirmede yaşadığı gecikmenin izini de süren Tekdemir, isyanlarla birlikte, iç dinamiklerin ve aktörlerin yaşanan sorunlardaki sorumluluğunu da sorguluyor. Kürt Meselesi ve Ortadoğu konusunda dünyadaki en saygın referanslardan biri olarak Paris’te akademik çalışmalarını sürdürmekte olan Prof. Dr. Hamit Bozarslan da iki makalede Ortadoğu’da şiddet ve Kürt Meselesi’ni analiz ediyor. Bir makalesinde Ortadoğu’da 1990’lar ve 2010’lu yıllara ışık tutan Bozarslan, Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi’nin düşüşünden Bahreyn, Yemen ve Suriye’de kitlesel gösterilere Ortadoğu’nun yeniden içine düştüğü şiddet ve kargaşayı yazıyor. Bölgenin siyasi manzarasının önemli dönüşümlerine rağmen, aslında, bugünkü durumu ile 1980’lerin durumu arasında bazı paralellikler kuran Bozarslan, Afganistan ve Pakistan’ı, Yemen, Suriye Irak ve Lübnan ile Sina ve Gazze’yi, Libya ve Afrika’daki geniş bölgeleri içerisine alan genişletilmiş Ortadoğu’nun önemli bir bölgesinin büyük bir şiddet fenomenini tecrübe ettiğini kaydetmekte. İç toprak parçalanmalarının bütün bu alanlarda sadece paroksismal bir nitelik kazanmakla kalmadığını, aynı zamanda mezhepsel dinamiklerin 1980’lere göre daha güçlü bir hale geldiğini belirten Bozarslan, “Dar” Ortadoğu’nun tüm haritasının dinî/mezhepsel sınırlara göre yeniden çizildiğine dikkat çekiyor.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder