13 Ağustos 2014 Çarşamba

Hacı Bektaş Veli'nin Evlatları

Hacı Bektaş Veli'nin Evlatları, Meral Salman Yıkmış tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | İletişim Yayınları, Din İnceleme Araştırma, 9789750515866, 287 Sayfa, Ağustos/2014
Kitabın 17. 18. ve 19. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Hacı Bektaş mübarek ağzını açıp “Hoca” dedi, “biliyor
musun, o iki nurlu zat kimler?” Lokman, “ama” dedi,
“bildir, kimlerdir?” “Bektaş, sağımda oturan iki cihan
güneşi ceddim Muhammed Mustafa idi, solumda otu-
ran, Tanrı arslanı, inananlarım Emiri Murtaza Ali. Biri
gelip zahir bilgisinden, öbürü batın bilgisinden bahse
derler. Kur’anı belletirler bana.”

Sufizm ve Şii inancının iç içe olduğu Bektaşi tarikatı (Nasr,1999: 117) farklı örgütlenme biçimlerine sahip iki ayrı kola ayrılır: Çelebi kolu ve Babagan kolu. Babagan koluna göre tarikatın kurucusu kabul edilen ve tarikata adını veren Hacı Bektaş Veli mücerrettir. Onun sadece “yol” yani tarikat evlatları vardır. Dolayısıyla tarikata kabul ve tarikattaki mertebeler için tasavvufi bir eğitim şarttır ve bu şartı yerine getirebilen herkes Bektaşi olabilir. Çelebi kolu, yani Ulusoy ailesi ise Hacı Bektaş Veli’nin “biyolojik” evlatları olduklarını iddia eder. Sahip oldukları kutsiyet, Hacı Bektaş Veli’yi temsil etme ve onun postuna, makamına oturma hakkı kan bağıyla edindikleri ve nesilden nesle aktardıkları mirasla mümkün olur. Çelebi kolu, ancak “kan bağı” ile dahil olunabilecek, mürşit, dede (ya da baba) ve talip hiyerarşisine sahip Alevi-Bektaşi toplumunun liderliğini üstlenir ve kalıtsal olarak edinmiş olduğu kutsal otoriteyi uygulaması topluluğun devamı ve toplumsal düzenleme için gereklidir.Ulusoy ailesinin kutsiyeti söz konusu olduğunda iki kavrama başvurmak gerekir: Batın (ezoterik, içrek bilgi) ve velayet (Tanrı’ya yakın olmak). İslâm inancına göre son peygamber olan Muhammed’in vahiy yoluyla bildirdiği İslâm’ın kanunları, ölümünden sonra ulema adı verilen ve bu kanunları tercüme eden kişiler tarafından korundu (Trimingham, 1998: 133). Ne var ki, bu kanunlar, kutsal vahyin gizli, batıni anlamı olduğuna inananlar için yeterli değildi. Bu nedenle, peygamber vahyinin iki katmanı olduğunu iddia ettiler: Vahiyler hem zahir (ekzoterik) hem de batın (ezoterik) olanı yani hem şeriatı hem de hakikati içeriyordu. Üstelik hakikati şeriattan mantık yoluyla çıkarmak mümkün değildi, bu nedenle Şii geleneği hakikatin tercümesinin kalıtsal bir bil
gi ve kutsal rehberlik gerektirdiğini iddia etti. Şii geleneğine göre Tanrı yolunda batın olanın rehberliği velayet devriyle, yani peygamberlik devri kapandıktan sonra başlayan imamların devriyle mümkündü (Corbin, 1993). İmam, lider ya da rehber anlamına gelir. Kutsal vahyin batın yorumunu yapabilme ise Tanrı’ya yakın olma, Tanrı’nın dostu olma anlamlarına gelen velayet terimi ile vurgulanır (Jafri, 1987: 165). Diğer bir deyişle, “Şii terminolojisinde veli aşkta ve sadakatte Tanrı’ya en yakın olan ve bu yakınlığı nedeniyle Tanrı’nın batın bilgisini ona emanet ettiği kişidir” (Jafri, 1987: 165) ve tüm imamlar Tanrı’nın evliyasıdır.
Batın bilgisine ve velayete sahip olması nedeniyle imam yol gösterici ve denetleyici bir rol üstlenir ve müritlerine marifet ve muhabbet içeren bilginin gizlerini öğretir (Corbin, 1993:26-27). İmam olma niteliğine ise ancak Muhammed’in ailesi, diğer bir deyişle Ehlibeyt yani Muhammed’in kızı Fatma ile evli olan kuzeni Ali ve onların çocukları sahip olabilir.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder