12 Ağustos 2014 Salı

Saz Caz Düğün Varyete

Saz Caz Düğün Varyete, Selim İleri tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Everest Yayınları, Roman, 9786051417578, 463 Sayfa, Ağustos/2014
Kitabın 244. ve 245. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
O geceden sonraki yaklaşık yirmi yedinci günden, bir pazar günü, akşamüzerinden devam ediyorum 'anı defterine'. Çünkü Mevsim Elgin in ifadesiyle "yeni insanlık komedyası" asıl o pazar, akşamüzeri başlıyor bence de.
Sonbaharın kendini iyice hissettirdiği tuhaf bir akşamüzeriydi bu. Renkler ansızın parlamış, keskin ışıklara boğulmuştu. Yaprak dökümü artık şiddetini yitirmek üzereydi. Küçük rüzgârlar yalnızca yağmur yüklü bulutlar taşıyordu. Kimileyin sert bir yel esiyor, çerden çöpten burgaçlar oluşturuyordu (kentimiz daima kirlidir). Bir zaman sonra güzden de en ufak bir iz kalmayacaktı.
Gümüş Gülü Getiren Kavalye, operamızda büyük bir cansızlıkla sergileniyordu. Bununla birlikte tarafsız Yuva gazetesindeki fotoroman merakla, dahası beğeniyle izlenmekteydi. Perukalı Mevsim Elgin (genç Marianne) hoş... çok hoş fotoğraflar vermişti doğrusu. Halk arasında küçük çapta bir ün edinmişti eflâtun kuşaklı dostumuz. Besbelli değeri gitgide büsbütün anlaşılacaktı.
Profesör Kerami bu eski parlak öğrencisini, nice yıllar sonra birdenbire ortaya çıkıveren Münevver Hanımla tanıştırmak istiyordu. Öneri ressam hanımdan gelmişti: "fakirhanede" elbet Mevsim Elgin için de bir döşek bulunurdu... ilerici sanatçı evinde bekliyordu onları, akşam çayına. Minik minik pastalar ikram edecekti konuklarına Münevver Hanım, minik minik peynirli pideler, ıspanaklı-sovanlı börek ve de tatlı bir söyleşi. Mevsim Elgin çağrıyı Barbaros Gökçe'ye söylemişti. Yanıtında alaycıydı doğrusu yakışıldı tenor.
— Moruk karı bana hâlâ vurgun, diyordu. Ne komünisttir o! Her gün telefon ederdi, sabah-akşam. Bir defa da jelatin kutuda menekşeler gönderdi.
Ne yazık ki, notlarımı bir türlü derleyip toplayamadım. Bu yüzden de olayların akışına kapılarak gerekli ayrıntılara inemiyorum. Ressam Münevver Hamın'ın özelliklerinden şimdiye kadar söz açamayışımın nedeni bu. Şimdi kısaca onu betimlemeye çalışacağım.
Menekşeler göndermiş bu bilge hanımefendinin komünist olduğu bir iftiraydı tabiî. O sadece ilerici-yenilikçi fikirlerden yanaydı. Köklü bir eğitim görmüştü, idealistti. Köklü, soylu bir aileden geliyordu. Bu yüzden bazı bazı geleneksel ahlâkımızın, törelere dayalı terbiyemizin gerçek, içten bir savunucusu kesilirdi. Oysa uygar bir Avrupalı, her bakımdan Batı kültürünü özümsemiş bir hanımefendiydi.
Siyasayla tek ilintisi, iktidarların rengine ve mezhebine göre takılarını değiştirmesiydi. Sol eğilimli hükümetlerin döneminde el işçiliği gümüşlerini takınırdı. Fakat genellikle elmaslarıyla, som akınlarıyla dolaşıyordu. "Fakirhanesinde" aydınların, özgür düşüncelilerin buluşmasından sonsuz bir haz duyar; bir türlü ilerleye-meyişimizin nedenlerini onlarla uzun uzadıya tartışırdı. Alı, kim isterdi böyle elmaslara bulanıp dört kol çengi gibi ortalığa düşmeyi!
-  Evet evet, diyordu sık sık, dışarıdan tatlı bir dünya gibi görünebilir. Örneğin ışıklarla, çiçek sepetleriyle, görkemlerle dolu bir salona girmek Perihan Yelli gibilerinin gözlerini kamaş-tırabilir. Ne de olsa yoksulluktan, açlıktan, bin bir sefaletten geldiler... Ama benim kalbim sancılarla dolup taşıyor. Kim ister, Tanrım kim ister!
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder