# Ethem Baran - Emanet Gölgeler Defteri | Kitaptan okuma parçası #
Ethem Baran - Emanet Gölgeler Defteri | İletişim Yayınları, Roman, 234 sayfa, Temmuz 2013.
Ethem Baran, 12 Eylül arifesinde, taşradan büyük şehre okumaya gelmiş bir delikanlının hikâyesini anlatıyor. 
Emanet Gölgeler Defteri, yalpalayan, rüyasını arayan genç bir yazarın buruk ve hüzünlü dünyasını resmediyor.


- 1 -
Yarım saatlik ihtiyaç molasını tamamlayan otobüs tısırdayıp yaylanarak gidince, onun yerini dolduran mahallesine ve kayısı ağaçlarının arkasına gizlenen evlerine baktı. Onca çatı, baca, duvar, pencere kalabalığının arasından yarım yamalak da olsa görünüyordu garibim. İşte yine olduğu yerde bırakıp onu, uykuya dalmış bir çocuktan sessizce kaçar gibi gidiyordu. 
Yaklaşık on beş dakika önce mola veren bir otobüs daha vardı lokantanın önünde. Az önce gidende yer bulamamıştı; bununla Ankara'ya kadar gidip oradan bir başka otobüsle devam edecekti.
Oturduğu yerden mahallenin yarısı görünüyordu; otobüsün arkasında kalan diğer yarısını, resim dersinde, sayfanın tamamını kullanmak zorunda bırakılan bir öğrencinin sıkıntısıyla, ağzında ya da kafasının herhangi bir yerinde gizli bir kalem varmış da onunla çiziyormuş gibi, kafasını hafiften sağa sola yatırıp dudaklarını oynatarak tamamlamaya çalışıyordu.
"Çayını tazeleyeyim mi ağbi?"
Gözlerini, kışlaya doğru yorgun argın tırmanırken yığılıp kalmış ve bir daha ayağa kalkmaktan ümidini kesmiş zavallı mahallesinden alarak tepesinde dikilen garsona, ona bir sokak, bir ev, bir aile uydurmaya çalışır gibi baktı. Artık tanıyamıyordu burada çalışanları. Oysa bir zamanlar, en çok da geceleri, uykulu, tedirgin, bıkkın yolcuların, belleklerinde hiçbir zaman yer etmeyecek bu kasvetli, yaz kış soğuk çay salonuna, yolculuğun bir parçasıymış, dahası yol buradan geçiyormuş gibi uğradıktan, arkalarında, hemencecik silinen höpürtülü kaşık sesleri, aceleci sigara dumanları ve tuhaf bir beyhudelik duygusu bıraktıktan sonra, üst üste binerek iyice karışan anonsların içinde kaybolup gidişlerini izlerdi.
Şehrin yirmi dört saat açık tek yeri, bu yol üstü dinlenme tesisi denilen, ama o ve arkadaşlarının Kel Osman'ın Kent Lokantası dedikleri yerdi. "Restaurant" yazısını da yeni yapıldığında ilk kez burada görmüş, başlarda bir anlam veremedikleri bu yerin doğuya gidip gelen otobüslerin uğrak yeri olduğunu öğrenince de Kent Lokantası deyip kendilerinden bir parça haline getirmişlerdi. Burası, kahveler kapandıktan sonra gidecek yeri olmayanların, babasıyla kavga edip evden çıkanların ya da eve gitmek istemeyenlerin de uğrak yeriydi elbette. Garsonu veya ocakçısı, otobüslerden inen kızlara ilişkin boş hayaller kurmayı ve hiçbir aracın uğramadığı geç saatlere kadar boş midelere acımış çayları indirerek oturmayı alışkanlık edinmiş arkadaşlarından biri olurdu genellikle. Bir bakardı, onlarla masada oturup onca ışığın aydınlatamadığı karanlık camların ötesini görmeye çalışan arkadaşlarından biri garson suretinde ortalıkta dolanırken, ondan önceki garson, masalarında oturmuş, onun bıraktığı yerden karanlığı didikliyor. Kel Osman öldükten sonra kumarbaz oğullarınca başkasına, ondan da başkalarına devredilen bu tesis, yıllarca, Ankara'ya gidiş gelişlerinde onu yolcu eden ve karşılayan yer olmuştu aynı zamanda.
--- Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder