# Javier Cercas - Salamina Askerleri | Kitaptan okuma parçası #
Javier Cercas - Salamina Askerleri | Jaguar Kitap, Roman, Çeviren Gökhan Aksay, 232 sayfa, Eylül 2012.
Javier Cercas'ın Salamina Askerleri adlı romanının Türkçeye çevrilişinde ilginç bir olay var: Kitabın çevirmeni Gökhan Aksay bu kitabı çevirdikten sonra kitabı bastıramamış. Öğrendiğimize göre emeğine kıyamayan çevirmen kendi imkânlarıyla kitabı bastırmış ve yakın çevresine de dağıtmış. Çevirisini annesine adamış ve o az sayıdaki baskısının kapağına da annesinin bir fotoğrafını koymuş. 
Salamina Askerleri, Eylül 2012'de yeni bir yayınevi olan Jaguar Kitap'tan kırmızı kapağıyla çıktı. 2012'nin en iyi kitapları arasında gösterildi. Kitaptan tadımlık bir bölüm sunuyoruz...


"Tanrılar insanlara hayat veren şeyi sakladılar." 
Hesiodos, Los trabajos y los dias
Birinci Bölüm: Ormandaki Dostlar
Üzerinden altı yıldan fazla bir zaman geçti. 1994 yazıydı. Rafael Sanchez Mazas'ın kurşuna dizilmesinden söz ediliyordu. Bu olayı ilk kez duyuyordum. O sıralarda, yaşamış olduğum üç olay henüz sıcaklığını korumaktaydı: babam ölmüştü, karım beni terk etmişti; yazarlık uğraşımı noktalamıştım. Yok, bu doğru değil; bu üç olaydan ilk ikisi doğru, tamamen doğru, ama üçüncüsü doğru değil. Hiçbir zaman tam anlamıyla başlanılmamış olan bir şeyi bitirmiş olmaktan söz edilemez. Yazarlığı başlar başlamaz bırakmış olduğumu söylemem daha doğru olacak. 1989'da ilk romanımı yayımlamıştım. Kitap, sanki iki yıl önce olup biten şeylerin bir dökümüymüş gibi, o malum kayıtsızlıkla karşılandı. Ama o zamanlar arkadaşım olan birisinin yazdığı övgü dolu eleştiri kibirle birleşince, romancı olabileceğime kendimi inandırdım; bunun için gazetenin redaksiyon servisindeki işimi bırakarak kendimi yazmaya adamam gerektiğini düşündüm. Hayatımdaki bu yön değişikliğinin sonuçları maddi, fiziksel ve entelektüel ıstıraplarla dolu bir beş yıl, bitirilmemiş üç roman ve iki ay boyunca televizyonun karşısında koltuğa çakılıp kalmama yol açan korkunç bir depresyon oldu. Babamın defnedilmesiyle ilgili olanı da dâhil olmak üzere faturaları ödemekten, beni kapalı bir televizyonu seyrederken ve ağlarken görmekten usanan karım, tam iyileşmeye yüz tuttuğumda, evi terk edip gitti. Benimse, edebî tutkularımla sonsuza dek vedalaşmaktan ve gazetede yeniden işe alınmayı istemekten başka çarem kalmadı.
Kırk yaşımı doldurmuştum, ama şansım yaver gittiğinden -ya da iyi bir yazar olmamakla birlikte kötü bir gazeteci de olmadığımdan, daha büyük bir olasılıkla da, gazetede kimsenin benim işimi benimkisi kadar düşük bir ücretle yapmak istemeyeceğini bildiklerinden- olsa gerek, beni kabul ettiler. Beni, nereye konulacağı kestirilemeyen kişilerin yerleştirildiği bölüme, kültür servisine verdiler. Başlangıçta, öyle olduğu açıkça dile getirilmese de, besbelli sadakatsizliğimi cezalandırmak amacıyla -çünkü, romancılık uğruna gazeteciliği bırakan kişinin, kimi gazeteciler için bir hainden pek az farkı vardır-, yöneticiye köşedeki bardan kahve taşımak dışında her şeyi yapmakla görevlendirildim ve ödediğim diyeti alay ya da istihzayla karşılamayan sadece birkaç kişi vardı. Zaman sadakatsizliğimi hafifletmiş olmalı; derhâl kısa yazılar, makaleler yazmaya, röportajlar yapmaya başladım. 1994 yılının temmuz ayında üniversitede bir dizi konferans vermekte olan Rafael Sanchez Ferlosio ile röportaj yaptığımda, durum böyleydi. Ferlosio'nun, gazetecilerle görüşmekte aşırı ölçüde ayak dirediğini biliyordum. 
Neyse ki onu, bir arkadaşımın, daha doğrusu o arkadaşımın Ferlosio'nun kentte kalışını organize eden bir kız arkadaşının sayesinde, benimle bir süre sohbet etmeye razı edebildim. Yaptığım şeye röportaj diyemiyorum; eğer sonuçta ortaya bir röportaj çıktıysa, bunun, hayatım boyunca yapmış olduğum röportajların en tuhafı olduğunu da belirtmeliyim. 
Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.
kitap
KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter
 
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder