14 Ağustos 2013 Çarşamba

Büyükler Ölünce Toprağa Gömülür

Büyükler Ölünce Toprağa Gömülür

Büyükler Ölünce Toprağa Gömülür, Nezih Erdoğan | İletişim Yayınları, Roman, 176 sayfa, 9789750512247, Ağustos 2013.

Nezih Erdoğan Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Maarif Koleji'nde okudu. Sinema seyircisi üzerine doktora tezi yazdı. '90'lı yıllarda Defter ve Sombahar dergilerinde şiirleri yayımlandı. Üniversitede semiyotik, sinema kuramları, senaryo yazımı dersleri verdi. Türkiye'de Amerikan sineması, Yeşilçam sinemasında ses ve dublaj, melodramatik yapı ve kolonyal söylem üzerine yerli ve yabancı yayınlarda yazıları çıktı. 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında çekilmiş İstanbul görüntülerinden kurguladığı İstanbul do/redo/undo adında bir "buluntu film" yaptı. Halen İstanbul'da sinemanın ilk yılları (1894-1928) üzerine bir kitap çalışması yürütüyor.

                   

- 1 -

Asarcıklı Caddesi'nde iki katlı bir evde oturuyorlar. Arka sokağa bakan ufak bir bahçeleri var. Evleri otogara çok yakın. Bazen caddeden otobüsler geçiyor, o zaman ev sarsılıyor. Bunun nedeninin Eskişehir'in altından akan Porsuk Nehri olduğunu söylüyorlar. Caddeyi evin tam karşısındaki Deliklitaş Caddesi kesiyor. Deliklitaş'ın öbür ucunda gittiği ilkokul var.

Aynı evde, alt katta, annesi onu bir yaz gecesi büyük zorluklarla doğurmuş. Sancıları artınca onu kocaman karnıyla beraber çeyizlik büyük ceviz yatağa yatırmışlar. Ebesi yatağın ucunda, bir yanında teyzesi, diğer yanında evin emektarı Yeter Teyze, saatlerce onu çekip çıkarmak için uğraşmışlar. Bütün bunlar olup biterken anneannesi ağır hasta olduğu için tek başına içerdeki odada yatıyormuş. Kızının bağırmalarından çok tedirgin olmuş haliyle, başına bir şey gelecek mi diye bütün gece "diken üstünde", kalbi pır pır, gözüne uyku girmeden beklemiş.

Fotoğraflarından biliyor, annesinin saçları bir zamanlar sapsarıymış. Şimdi sanki eskimiş gibi, hafif kararmış. Düz, ince, nokta gibi sona eren bir burnu var. Sol yanağına bir ben kondurulmuş. Anneannesinin annesinin yanağında ben çıksın diye zararsız bir hırsızlık yaptığına dair bir hikâye anlatılıyor ama o anlamıyor. "Bir an geldi, ölüyorum sandım," diyor, "Dayanamayacağım dedim. Aklımda tek bir düşünce: Ben ölürsem, sana kim bakacak? Daha da kötüsü, ya sana da bir şey olursa?" Bakışları daldığı yerden geri geliyor. "Sonunda doğdun ama mosmordun. Hiç kıpırdamıyordun. Eben nefes alıp almadığını anlamak için eğildi, kulağını yüzüne dayadı. Olmadı, ayna tuttu, nefesin buğu yapacak mı diye."

Akşamları babasını beklerlerken oturma odasının penceresinin önünde dereden tepeden konuşuyorlar. Nasıl doğduğunu annesine ısrarla tekrar tekrar anlattırıyor. Bütün çocuklar gibi nasıl başladığını bilmek istiyor. Annesi, yatak odasındaki gardırobun en üst gözünden eski bir Kuran getirip, arka kapağını açıyor, ona uzatıyor: Annesinin el yazısını tanıyor. Kurşunkalemle yazılmış, ilerledikçe aşağı eğrilen tek bir satır: 27 Haziran 1961, saat iki kırk beşte Mehmet doğdu.

Teyzesi "Gitti," demiş hıçkırarak, "Gitti, gitti." Ebesi genç ama çok tecrübeliymiş, hiç telaşa kapılmadan sakin sakin, hareketsiz, havasızlıktan morarmış bebeği havaya kaldırıp sarsmaya başlamış.

Odasında uzanmış kitap okuyor. Salonda annesinin misafirleri var. Kadın sesleri geliyor. Annesi yanında ufak tefek bir kadınla içeri dalıyor. Daha yaşlı sayılmaz pek, dünyaya koyu siyah düğme gibi gözlerle bakıyor. Annesi "Bak bu senin eben," diye tanıtıyor. Ayağa fırlıyor. Bir şeyler geveliyor. Ebe bir şey demiyor, tepeden aşağıya süzüyor şöyle bir, eliyle yanağını okşar gibi yapıyor, "İşte sonra böyle büyüyorlar. Ne korkuttun bizi!" Dönüyor, çıkıyorlar. Kadının ne yaptığını bilen birinin adımlarıyla yürümesini izliyor arkasından.

"Sonra ağlamaya başladın. Çok ağladın. Ağlarken, ağlarken, morluğun gitti, rengin açıldı, hep böyle beyaz kaldın. Mehmet Deden o zamanlar yaşıyordu. Sana onun adını verdik. Deden seni kucağına aldı. Kulağına ezan okudu, sonra üç defa 'Senin adın Mehmet olsun,' dedi."

---

Bu alıntı tanıtım amaçlı yapılmıştır.

Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

KitapGalerisi Facebook / KitapGalerisi Twitter

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder