Kitabın 13.14. ve 15.sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.
BOLÜM I
Kalküta'da yağmur mevsimi başlamıştı. Sabahki bulutlar dağılmış, gökyüzü pırıl pırıldı. Binoy yapayalnız ve işsiz güçsüz, birinci kattaki apartmanın verandasından yoldan geçenlerin bitmek bilmeyen gidiş gelişlerine bakıyordu. Üniversiteyi bitireli hayli olduğu halde daha evlenmemişti.Doğru dürüst bir işi de yoktu. Gerçi gazetelere birkaç makale yazmış, birkaç miting düzenlemişti. Ama hayatını doldurmaya yetmiyordu bunlar.
Bu sabah, belirli bir işi olmamasından ötürü sinirlenmeye başlamıştı.
Karşıki dükkânın önünde, gezginci şairlerin giydiği alacalı bulacak elbisesi olan bir dilenci türkü söylüyordu:
"Yüreğim sanki bir kafes, Oraya bilinmedik bir kuş bilmem nasıl girip çıkıyor,
Yakalayabilsem onu Aşkımın ipiyle bağlayacağım."
Binoy, adamı yukarı çağırtıp bu bilinmedik kuş üstüne söylenen türküyü yazma isteği duydu içinde. Ama nasıl gece yarısı, hava birdenbire soğuyunca insan elini uzatıp üstüne ikinci bir Örtü çekmeye üşenirse, öylece ona seslenmeye üşendi. Binoy'un kafasında sadece türkünün melodisi çınlıyordu.
Tam o sırada evin önünde bir kaza oldu. İki atlı, yaylı, küçük bir kira arabasına çarptı ve yan yatarak devrilen küçük arabayı öylece yolun üstünde bırakıp bütün hızıyla uzaklaştı. Binoy sokağa fırladı. Arabadan on yedi, on sekiz yaşlarında bir kız çıkmıştı.
İhtiyar bir erkek de inmeye çalışıyordu. Onların yardımına koştu. İhtiyarın sapsarı olduğunu görünce, "Yaralanmadınız ya efendim?" diye sordu.
İhtiyar gülümsemeye çalışarak, "Hayır, bir şeyim yok!" diye cevap verdi. Ama gülümseyişi çabucak silindi yüzünden. Bir yerinin ağrıdığı belliydi. Binoy koluna girdi, kaygı içinde kendine bakan genç kıza dönerek, "Evim şuracıkta, gelin," dedi.
İhtiyarı bir yatağa yerleştirince genç kız gözleriyle nerede su bulabileceğini araştırdı. Bir desti yakalayıp babasının yüzüne hafifçe su serpti; bir yandan da yüzünü yelpazelerken Binoy'a, "Acaba bir doktor çağırtabilir miyiz?" diye sordu. Binoy doktoru çağırtmak için uşağını gönderdi.
Genç kızın arkasında duran Binoy, kızın aynadaki hayaline bakıyordu. Çocukluğundan beri Kalküta'da bütün günlerini çalışmaya vermişti. Dünyanın bildiği kadarını da kitaplardan öğrenmişti. Ailesindeki kadınlardan başka hiçbir kadın tanımamıştı. Şimdi aynada gördüğü bu kızın hayali büyülüyordu kendisini. Kadın çizgilerine, bütün ayrıntılarıyla bakma sanatından habersizdi. Ama bunların içinde bir sevgiyle eğilmiş olan bu genç yüzün tutkulu yumuşaklığı yepyeni, harikulade bir dünya açıyordu gözlerinin önüne. Bir süre sonra ihtiyar inleyerek gözlerini açtı. Genç kız ona doğru eğildi ve titrek bir sesle, "Yaralandınız mı babacığım?" diye mırıldandı. İhtiyar oturmaya çalışarak, "Neredeyim ben?" diye sordu. Binoy çabucak ona yaklaştı. "Dinlenin biraz, doktor neredeyse gelir." O anda doktorun ayak seslerini duydular, Doktor muayene sonunda ağır bir durum olmadığını ve biraz alkol karıştırılmış sıcak süt içirilmesini salık vererek gitti.
Doktor giderken genç kız, babasının biraz huzursuzlaştığım sezdi. Bunun nedenlerini anlayan kız, eve gider gitmez hem vizite ücretini, hem de ilaç parasını göndereceğini söyleyerek onu yatıştırdı. Sonra Binoy'a döndü.
Ne harikulade gözleri vardı. Binoy bu gözlerin ufak mı, büyük mü, kara mı, kahverengi mi olduğunu düşünmedi bile... İlk bakışta içtenliği görülüyordu. En ufak bir utangaçlık ve tereddüt yoktu bu gözlerde. Açık yüreklilik ve kuvvet okunuyordu bunlarda. Binoy tedirginlikle, "Doktorun ücreti bir şey değil, merak etmeyin. Ben..." diye konuşmaya başladı ama genç kızın dik bakışları cümlesini bitirmesine engel oldu. Doktorun ücretini ödemelerini kabul etmesi gerektiğini anladı. İhtiyar alkol aramaya lüzum olmadığını söylüyordu. Ama kız, "İyi ama babacığım, doktor salık verdi," diye ısrar ediyordu.
"Doktorlar her fırsatta alkol salık verirler," diye cevap verdi. "Bir bardak süt içersem gücümü toplarım." Biraz süt içtikten sonra Binoy'a döndü. "Artık gidelim. Korkarım sizi çok rahatsız ettik," dedi. Genç kız bir araba getirilmesini söyledi ama babası yavaşça, "Ev sahibini daha fazla rahatsız etmeyelim. Hem evimiz şuracıkta, yürüyebilirim oraya kadar," dedi. Ama kız buna razı olmayınca babası da ısrar etmedi. Delikanlı araba bulmak için koşup gitti. Gitmeden Önce genç kızın babası ev sahibinin adını öğrenmek istedi.
Onun "Binoy Busan Şaterji" diye cevap vermesi üzerine kendi adının "Pareş Chandra Bataşarya" olduğunu ve aynı sokakta 78 numarada oturduğunu söyledi. Sonra da, "Vaktiniz olur da bizi görmeye gelirseniz çok seviniriz," diye ilave etti.
kitap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder