2 Ekim 2013 Çarşamba

Şu Çılgın Türkler

Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Bilgi Yayınevi, Tarihi Roman, 9789752201279, 747 Sayfa, Ekim/2007

Kitabın 31. 32. ve 33. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Birinci Bölüm
Kütahya-Eskişehir Savaşına Hazırlık
1 Nisan 1921 - 9 Temmuz 1921
1 NİSAN 1921 Cuma günü, Keçiören'de, şimdi Meteoroloji Genel Müdürlüğü olan eski Ziraat Okulu binasına yerleşmiş Genelkurmay karargâhının İkinci katındaki genişçe odada, harita serili bir masanın başında, M. Kemal ve Fevzi Çakmak Paşalar, konuşmadan oturuyorlardı. Yalnız M. Kemal Paşa'nm iri taneli kehribar tespihinin tekdüze şaklaması duyulmaktaydı.
Saat 17.00'ydi.
Sağ kanadını taarruza kaldıracağını bildirmiş olan İsmet Paşa ile öğleden beri bağlantı kurulamıyordu.
'ANADOLU AJANSI, camilere, kahvelere her gün tek sayfalık bültenler asarak olup bitenleri halka duyurmaktaydı. O gün hiçbir bülten asılmayınca, meraklanan Ankaralı esnaf ve zanaatkarlar, dükkânlarını, küçük atölyelerini erkenden kapatıp bugünkü Ulus meydanındaki küçük Meclis binasının önünde toplandılar. Gittikçe çoğalıyor ve sessizce cepheden haber bekliyorlardı. Adana Milletvekili Zamir [Damar] Arıkoğlu, kalabalığı telaş içinde yararak Meclise girdi.

KOMİSYON odaları ve koridor, kalpaklı, fesli, sarıklı milletvekilleri ile doluydu. Zamir Bey ilk rastladığına sordu:
"Hâlâ bir haber yok mu?"
"Yok."
Antalya Milletvekili Rasih Kaplan Hoca, "Konferans sona ermemişti ki birader, ara verilmişti.." diye söyleniyordu, "..bu Yunan taarruzunun anlamı neydi?"
Siyah kalpaklı, avcı ceketli, iri kıyım bir genç, Manisa Milletvekili Mustafa Necati Bey, "Ne olacak.." dedi, "..bizi konferansla uyutup gafil avlamak istediler."
"Ama buna diplomasi değil, sahtekârlık derler!"
Konya Milletvekili Musa Kâzım Efendi, beyaz sakalını sıvazladı:
"Ordumuz direnebiliyorsa, mesele yok. Batının bu oyununu da boşa çıkarırız."
BU SIRADA görevden dönen çift kanatlı bir keşif uçağı, Eskişehir/ Muttalip havaalanına yaklaşmaktaydı. Alan, uçak hangarları, pilot okulu ve geniş tamirhanesiyle birinci sınıf bir havaalamydı.
Uçak Bölüğü Komutanı Yüzbaşı Fazıl, makinist Eşref Koşman ve görevliler, yaklaşan uçağı içleri giderek izliyorlardı. Çünkü ellerindeki son işe yarar uçak buydu. Eşref İnledi:
"Eyvah, bu da arızalanmış."
Uçak arkasında siyah bir duman bırakarak toprak piste indi, sıçrayarak ilerleyip durdu. Koştular. Pilot Vecihi Hürkuş ve gözlemci Basri, yıldırım gibi uçaktan aşağı atladılar. İkisi de savaş heyecanı içindeydi. Vecihi, "Uçağı çabuk hazırlayın." diye haykırdı, "..bomba yükleyin, tüfeğe şerit takın! Çabuk, çabuk, çabuk."
Fazıl'a döndü:
"..Hava kararmadan bir çıkış daha yapsak iyi olacak."
"Durum nasıl?"
Vecihi tam savaşın gidişi hakkında bilgi verecekti ki uçağı kontrol eden makinist acıyla, "Vecihi Bey.." diye seslendi, baktılar, makinistin eli yağ içindeydi, "..bunun yağ deposu delinmiş."
"Değiştirin! Ama çok çabuk olun!"

"Yedek depo yok ki."
"Öyleyse bunu tamir edin! Bir şey yapın! Haydi!" Makinist kıvrandı:
"Sökmesi, tamiri, yerine takması saatler alır." Vecihi, gözlerinden yaş fışkırarak, başlığını ve rüzgâr gözlüğünü yere çarptı:
"Lanet olsun yoksulluğa!"
BİR YUNAN avcı uçağı ilerleyen Türk birliklerinin üzerine makineli tüfeğiyle ateş yağdırmaya başlamıştı. Hücuma kalkmış bir takımın önünde koşan teğmen, birden sendeleyip düştü. Teğmenin düştüğünü gören erler hemen yere yattılar. Takım çavuşu sürünerek sokuldu:
"Komutanım?"
Teğmen boynundan vurulmuştu. Zorlukla, "Durma." diye fısıldadı, "takımı hücuma kaldır. Hemen! Haydi!"
Her kelimede yarasından yeni bir kan dalgası boşanıyordu. Çavuş, gözlerinden yaş akarak ayağa fırladı. Olanca sesiyle haykırarak, takımı yeniden hücuma kaldırdı. Erler doğruldular ve koşarak savaş sisine karıştılar. Taşlı arazi çarıklarının altını erittiği için çoğu yalınayaktı.
Bir top mermisi patladı. Fışkıran gevrek bahar toprağı, sönen Teğmen'in üzerini örttü.
ANKARA'da, Genelkurmay'ın telgraf odasındaki tıraşı uzamış subaylar, kan oturmuş gözlerini Batı Cephesi karargâhına bağlı manipleye dikmiş bekliyorlardı. Derin sessizlik İçinde birinin ayak sesleri duyuldu, kapı yavaşça aralandı. İsteksizce başlarını çevirdiler. Gelen Meclis Başkanlığı Yaveri Yüzbaşı Salih Bozok'tu.
"Paşalar merakta. Hâlâ bağlantı yok mu?"
Maniple başındaki astsubay başını ümitsizce iki yana salladı. Salih Bey kapıyı yavaşça kapatıp çekildi.


Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder