2 Temmuz 2014 Çarşamba

İkna Odası

İkna Odası, Yıldız Ramazanoğlu tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da % 30 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. | Kapı Yayınları, Roman, 9786055107581,133 Sayfa, Temmuz/2014
Kitabın 98. ve 99. sayfalarından  tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Bu kahve takımını babası o daha küçük bir kızken Arap asıllı bir züccaciyeciden almış. Evlilik için çeyizi taşınırken sakar bir adamın kutuyu düşürmesiyle altılı takımın dördü kırılmış. Babası kızım doktor olunca, muayenehanesini açınca, annesiyle beraber ziyaretine gideriz, bize bir kahve yapar da şu ejderhalı fincanlardan içip efkâr dağıtırız, dermiş. Çeyizi hep anneler alır ya, bu bir babanın içinin kaynayıp kızına çeyiz alması olduğundan çocukluğundan beri bu takıma özel bir önem atfetmiş. Sağ kalan o iki fincanı hiç kullanmamış. Olur ki olağanüstü bir şey olur, yollar açılır, kendisi olmaktan vazgeçmeyenlerin, baş eğmeyi reddedenlerin üzerine eserek gürleyerek yağan kar yerden kalkar, okula giderim, doktor olurum, babamla kahvemizi içeriz hali."
Seher patladı:
"Katı hali, sıvı hali, gaz hali. İsmin beş hali yani. Bekleme
hali."
"Yok öyle değil," dedi Nuray. "Sanırım fincanlarla beraber o gece derinlerden söküp çıkardı gömülü şeyi. Başka şeyler planlıyor. Kendi içinde yürüye yürüye yeni bir yol buldu aslında. Her karşılaşmamızda hayatı ve varoluşu hiç akla gelmeyen bir yerinden kavramış oluyor. Diyorum ya, fincanlar kahverengi. Tabakların üzerinde sevimli ejderhalar kıvrılmış yatıyor. Böylesini ne Ezop masallarında ne de La Fonten hikâyelerinde görebilirsin. Şehrazat'tan başka kimin hatırına gelir böyle insanın aklını başından alan figürler. Ölmemek için her gün başka bir hikâye.
Üniversiteden atılmış, disiplin suçlarıyla kaydı silinmiş kadınlar için bir eğitim programı başlatıyorlarmış. Haftanın iki günü bir yıl sürecek yoğun seminerler için hiçbir kurum yer vermediğinden, yirmi civarında kadın çocuklarını alıp bizim Nermin'e gelecekmiş. Evini açıyormuş. Sen iyi değilsin Nermin, dedim. Kendini aşmak adına kendini siliyorsun. Sana iyi davranmıyorsun dedim de, hâlâ kendini yiyip bitiri-yorsun diyemedim."
"Nermin de benim hatalarımı tekrarlıyor, dedi Seher yüzü solarak. İlla ki kendi canını koyacak ortaya. Çocukların bir araya gelmelerini bile beklemeden okuldan her gelene teker teker yemek hazırlıyor. Genç kızken mangalda kül bırakmazdı. Hayatı öğrenmeli çocuklar, kız erkek ayırmam diyen Nermin'e bakar mısın, şimdilerde köle gibi çalışıyor. Kız çocuğu da olmadı. Oğlanlar çok tatlı ama sadece yeşil yaprak açan çiçeklere benziyorlar. Durmadan fotosentez yapıyorlar gerçi ama hiç renk yok. Çiçeği olmayan bitkilere ne demeli ki. Doğurganlık, can içinde can, bir rahim sıcaklığı olan kızın yeri başka. Her eve lazım.
Bak Nermin, dedim bir gün. Bizim bu küçük adamlar da tıpkı ötekiler gibi hafif bir soğuk algınlığında oturup ağlayacaklar. Bir gün yemek pişmese panikleyecekler. Elde bir şey yıkamak şöyle dursun, bir düğmeye basıp da çamaşır makinesini, bulaşık makinesini bile çalıştıramayacaklar. Hayat boyu ütülü gömleğim nerede diye yırtınacaklar. Dünyanın bütün kadınlarına dünyanın bütün sabahlarını, bütün akşamlarını dolduracak kadar kahırlı davranacaklar. Hatta bu yüzden durmadan boşanacaklar. Yok mu bir bakan, bir kollayan beni. Çayımı karıştıracak bir şefkat eli."
Bu bahis uzar gider. Yeni arkadaşlar edinmiyor değillerdi. Fakat böyle birbirlerinin tarihini neredeyse ilk günlerden itibaren bilmek müstesna bir durumdu. Ne konuşulurdu ki tarihini bilmediğimiz, tarihimizi bilmeyen insanlarla.
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder