15 Nisan 2014 Salı

Medeniyet, Kültür, Sanat

Medeniyet, Kültür, Sanat, Gündüz Vassaf  tarafından yazılmıştır. http://kitapgalerisi.com'da %20 İndirim ve aynı gün kargoya teslim avantajıyla alabilirsiniz. |  İletişim Yayınları, Çağdaş Edebiyatı, 9789750514173, 316 Sayfa, Ocak/2014
Kitabın 21. ve 22. sayfalarından tanıtım amaçlı alıntı yapılmıştır.

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken, pire berber iken, ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallarken... Okurken, kelime kelime üstünde durun bu tekerlemenin.
‘Bir varmış, bir yokmuş’ ne demek? Bir şey nasıl hem var hem de yok olabilir? ‘Evvel zaman içinde’ tamam da, metnin devamı bildik zaman mefhumunu altüst ediyor – sanki zaman, zaman içinde yolculuk yapıyor. Kâh gerçeküstü bir metinle karşı karşıyayız, kâh izafiyet teorisinin masalıyla. Bu zaman yolculuğunda rehberimiz olan deve, pirenin önceki yaşamında berber olduğunu söylerken, birdenbire dikkati kendimiz üzerine odaklaştırıyor. Bakıyorsunuz, tüm kavramların muğlaklaştığı masalın içinde yolculuğu yapan asıl bizmişiz, dedemizin beşiğini sallarken. Dünyayla birlikte bildiğimiz her şey yok olduktan sonra, Samanyolu’nun ta ötelerinde, evrenin sonsuzluğuna doğru yankılanmaya devam edecek masallarımız. Bizden geriye bir tek gezegen sistemimizin tozlarıyla masallarımız kalacak. Fizikçilere göre, radyolarımızdan, televizyonlarımızdan dalga dalga yayımlanan sözlerimiz, sürekli yankılanacak uzayın kıvrımlarında. Bir varmış...
İster Hopi olalım, ister Hindu, Mısırlı ya da Musevi, ilk masallarımız yıldızları, dünyayı, iyiyi ve kötüyü anlama, açıklama; çevremize bir düzen verme gayretimizle ilgili. Kaostan kurtulma, kozmosu kurma çabası başlangıç masallarımız. Onlar aynı zamanda ilk anayasalarımız – kendi kurduğumuz düzene bizi inandırıp itaat ettiren meçhul karanlıklar yerine geçen, ‘kelime’yi korkumuzun kaynağı yapan. Mezopotamya’dan gelen ilk masalımızda, erkek Apsû’nün tatlı sularıyla dişi Tiamat’ın tuzlu sularının kaynaşması sayesinde doğar tanrılar, yaratıklar, yeryüzü ve gök. Mısır’da çift cinsiyetli Amon mastürbasyondan sonra spermini yutup tükürünce yaratılır dünya. Tevrat’ta, Tanrı’nın demesiyle olur her şey; ilk gün ‘Işık olsun’ der ve geceyle gündüzü yaratır, ikinci gün ‘Toprak olsun’ der cenneti yaratır... Hopiler’de, yeraltında yaşayan güneş tanrısı Tawa ile toprak tanrıçası örümcek kadının, amipler gibi bölünmeleri sonucu tüm yaratıklar dünyanın bağrından gün ışığına çıkar. Yaratılış masallarına kendi kültürlerinde hep gerçek diye bakılagelmiş. Modern kültürümüzün başlangıç masalıysa ‘Büyük Patlama’ kuramı. Ama bu, öyle bir masal ki, evrende izleri görülüyor, sesleri işitiliyor. Başlangıçtaki patlamayla parlayıveren ışık, 1 milyon yıl yandıktan sonra ta uzayın derinliklerinden, 20 milyar yıl öteden bize göz kırpıyor şimdi. Uzayda zamanın başlangıcını görebiliyor, yıldızların, galaksilerin doğuşunu seyredebiliyor günün kahinleri astrofizikçilerimiz. Ve de Einstein’ın dediğine bakılırsa uzun uzay yolculuklarından gençleşmiş dönen dedelerimizi beşiklerinde tıngır mıngır sallayacağız günün birinde.Bir yokmuş...
‘O korkunç günde güneş karanlığa, ay da kana dönüşecek’ diye yazıyor İncil; aydınlık ve karanlığın çatıştığı ve sonraki dinlerin ‘Kıyamet’ diye adlandıracağı bir karar günü gelecek Zerdüşt’e göre. Ne var ne yoksa her şey bitecek, bildiğimiz dünyanın sonu gelecek. Ve entropi kanununa göre kozmostan kaosa doğru düzensizleşen evrenimiz, tüm enerjinin dağılmasıyla ebedi sükunete varacak. İzlandalı yazar Sturluson’un kahramanlarından Gangleri, ‘Presa edda’ sagasında sorar:
Bu kitabı KitapGalerisi'nden bu linke tıklayarak satın alabilirsiniz.

kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder