Siren Yayınları'nın kurucusu ve editörü Sanem Sirer bizi kırmadı ve ortaya bu röportaj çıktı. Son birkaç yıldır kendine kemik bir okur kitlesi kazanan yayınevinin felsefesini ve duruşunu anlamak için güzel cevaplar aldık. Lafı daha fazla uzatmadan Sanem Sirer'le yaptığımız söyleşiye geçelim...

(1 Ekim 2012 tarihinde İstanbul Modern'de gerçekleşen Etgar Keret söyleşimiz. Fotoğraf: Muhsin Akgün)
1) Merhaba, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkürler... Siren Yayınları bugünlerde oldukça hareketli günler geçiriyor: Etgar Keret'in bir hikâyesinden uyarlanarak Asaf Hanuka'nın çizimleriyle güzelleşen Bilek Kesenler'i uzun bir matbaa süreci sonunda yayımladınız. Bugünlerde de Jack Kerouac'ın Yolda'nın devamı niteliğinde olan romanı Big Sur'u yayıma hazırladınız. Önümüzdeki aylarda bizi neler bekliyor?
Önümüzdeki aylarda yine çağdaş edebiyatın kayda değer genç seslerine yer vereceğiz; Marisha Pessl, Dave Eggers, Karen Russell, Laird Hunt gibi çağdaş edebiyat arenasında görece yeni ve yenilikçi isimlerin kitaplarını yayına hazırlıyoruz, henüz duyurmadığımız isimlere yönelik çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Çağdaş klasiklerden Henry Miller’ın Oğlak Dönencesi ile Clichy’de Sessiz Günler’i mutfağımızda örneğin, pek çok diğer değerli eser ile birlikte.
2) TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı'na düzenli olarak katılan yayınevlerinden birisiniz ve fuar standınız "Zamanın Ruhu" konseptli dekoruyla oldukça ilgi çekici. Siren'in adını ve Zamanın Ruhu'nu kısaca anlatabilir misiniz?
Çağdaş edebiyat odaklıyız; zamanın ruhu, içinde yaşadığımız çağa ve döneme ait edebiyata ağırlık verdiğimiz için seçtiğimiz bir başlık. Siren adı da bu hassasiyet ile bağlantılı aslında; şimdiye ait sesleri, bugünün edebiyatını önemsiyor, bu sesleri duyurmanın aciliyetini hissediyoruz; Siren adı, gerek mitolojik açılımı gerek aciliyet çağrışımı ile misyonumuzla örtüşüyor.

(TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı 2012, Siren Yayınları'nın "Zamanın Ruhu" konseptli standı)
3) Siren Yayınları çeviri eserler yayımlayan butik bir yayınevi. Az sayıda kitap yayımlamak gibi bir politika izleminizin nedenleri nelerdir ve hangi kriterlere göre kitap yayımlıyorsunuz?
Bu, tartışmaya açık bir mesele kanımca; butik kimliğini benimsemiş değiliz, ayda 8-10 kitap yayımlayan yayınevleri mevcut olduğu için bu, bize yakıştırılan bir yafta olabilir ancak. Azını, çoğunu değil de, yayımlanan eserlerin okura ulaşıp ulaşmadığını konuşmanın daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim. Tüm çabamız kitaplarımızın okuruna ulaşmasına yönelik, yayın politikamız da bu doğrultuda şekilleniyor. Kriterlerimiz ise belli; çeviri edebiyat odaklıyız ve çağdaş edebiyatın yeni, ilgiye şayan, kayda değer kalemlerini yine çağdaş öncülleriyle bir araya getirdiğimiz, metne odaklı bir bakış açımız var.
4) Çağdaş Dünya Edebiyatından çok iyi kitaplar yayımladınız. Etgar Keret, Jonathan Safran Foer, Dave Eggers, Joshua Ferris, Tea Obreht... Bu isimleri ne zamandır izliyorsunuz? Ve Türkiye'de bu isimler hiç bilinmezken nasıl oldu da basmaya cesaret ettiniz?
Etgar Keret, Tükiye’de daha evvel yayımlanmış ancak okuruna ulaşamamış bir yazardı; Gazze Blues sayesinde dikkatimizi çekti, devamında da hem güzel bir dostluk geliştirme hem de Keret’i okuruyla buluşturma misyonunu üstlendik. Jonathan Safran Foer, Dave Eggers, Joshua Ferris ve Tea Obreht, romanları, üslupları ve tarzlarıyla dikkatimizi çeken ve yayımlıyor olmaktan gurur duyduğumuz yazarlarımız. Salvador Plascencia ya da David Foster Wallace gibi nice yazarı bu bağlamda temsil etmekten onur duyuyoruz.
5) Sadece yeni yazarları değil Jack Kerouac, Herta Müller, Henry Miller, Muriel Spark, Shirley Jackson gibi görece daha eski yazarları da yayımlıyorsunuz; burada önemli olan yazarın adı mı metnin sağlamlığı mı?
Çağdaş edebiyatın yeni seslerini, öncülleriyle bir arada sunma çabası içindeyiz. Henry Miller ile Jack Kerouac, devamında Dave Eggers’ın yer aldığı bir edebiyat geleneğinin halkaları sayılabilir örneğin. Muriel Spark, zamanının ötesinde bir yazar, Shirley Jackson için de aynısı geçerli... Herta Müller, saydığınız diğer isimler arasında daha güncel bir isim ama edebi ağırlığıyla şimdiden klasikler arasında. Ancak yazarın ismi tek başına bir şey ifade etmez, önemli olan, her zaman, metnin sağlamlığıdır. Önemli olan kitaptır.

6) Avi Pardo, Nevzat Erkmen, Püren Özgören gibi çok iyi çevirmenlerle çalışıyorsunuz. Peki genç bir çevirmen de size başvurabilir mi?
Genç isimlerle de çalışıyoruz; elbette başvurabilirler.
7) Bu zamanda yayınevi işletmek çok zor bir iş. Bu bağlamda Türkiye'de yayıncılık dünyasıyla ilgili hem bir yayınevi sahibi hem de bir editör olarak neler söylemek istersiniz?
Türkiye’de yayıncılığın zahmetli ve yıpratıcı bir iş olduğunu, korsandan vergilendirme sisteminin adaletsizliğine uzanan pek çok alanda acilen revizyon gerektiğini söylemek, eskisi kadar kitap okunmuyor vs. diyerek yakınmak adettendir, ama ben sadece, tam da şimdi, bu zamanda yayıncılığın müthiş heyecan verici, bir o kadar zorlu ve değeri kendi içinde katlanarak çoğalan bir faaliyet olduğunu belirtmek isterim. İletişimin hızlandığı ve içeriğin çoğaldığı oranda yüzeyselleştiği bir çağda kitapların taşıdığı ağırlık da ister istemez değişiyor ama bir Word dosyasının kendi okurlarıyla buluşacak, daha da önemlisi etki yaratacak, kalıcı olacak bir kitaba dönüşmesi sürecinde rol almak, anılabilecek tüm çarpıklıkları önemsiz kılıyor.
8) Siren Yayınları kurulduktan sonra başka bir yayınevinden çıkıp da "Keşke biz yayımlasaydık" dediğiniz bir kitap oldu mu?
Metnin çevirisi, editörlüğü, kapağı ve sunumu, yayınevinin tarzını ortaya koyar; bir kitap bir yayınevi tarafından yayımlandıktan sonra artık o yayınevine has bir süzgeçten geçmiş demektir. Dolayısıyla, bir okur olarak, Türkçede yayımlandıktan sonra tanışıp sevdiğim pek çok yazar mevcut elbette, ancak yayıncı kimliğimle böyle bir yaklaşım gütmem mümkün değil. Bir başkasına bakıp keşke o olsaydım demeyeceğim gibi, bir başka yayınevinin yayımladığı kitaba dair böyle bir söylem geliştiremem.
9) Nedense birçok kişi gibi ben de ne zaman Türkçe eser basacağınızı merak ediyorum, tabii hiç basmayabilirsiniz de, ancak yine de sorayım; bu yönde bir çalışmanız var mı?
Önümüzdeki birkaç yıl boyunca çizgimiz aynı düzlemde ilerleyecek gibi görünüyor. Türkçe eser yayımlamaya yönelik net bir tarih yok, ancak bu yönde çalışmalarımız mevcut tabii.
10) Türkiye'de ve dünyada yaptığı işleri özellikle takip ettiğiniz editör / editörler var mı?
Elbette, severek takip ettiğim pek çok yayınevi, dergi, fanzin, web sitesi, yayın yönetmeni, editör var; tek tek saymam mümkün değil.
11) sireninsesi.blogspot.com adlı bir blog yazıyorsunuz ve Siren Yayınları'nın kemik okuyucu kitlesi bu blogu sürekli takip ediyor. Okurla bu şekilde birebir ilişki kurmak yayınevine olan ilgiyi artırıyor mu?
Sirenin Sesi, yazarına ait, özerk bir mecra gibi işliyor daha çok; zaman zaman yayınevinin mutfağından haberler ağır bassa da genel anlamda yazarına bir diyalog alanı sağlıyor. Blog, vakitlerinin çoğunu masa başında geçiren blog yazarının kurumsal kimliğinden uzaklaşıp hem yaptığı işlerden hem de yazın dünyasında olan bitenden keyfince bahsedebildiği, takipçilerle irtibata geçebildiği bir soluklanma mecrası daha çok ve gördüğü ilgi yazarını sevindiriyor.
12) Siren Yayınları'ndan çıkan kitapların kapak tasarımları çok başarılı. Kitapların künyesinde Nazlım Dumlu ismini görüyoruz. Kendisinin başka projeleri var mı?
Nazlım Dumlu, Siren ekibinin yapıtaşlarından biri; kreatif direktörümüz aynı zamanda. Kitap kapaklarından Tüyap standımızın detaylarına değin tüm tasarımlarımızda onun imzası var. Dolayısıyla Nazlım Dumlu bu ara başka projeleriyle değil Siren işleriyle öne çıkacak.
13) Son olarak şunu sorayım: Bir editör olarak "iyi kitap" nasıl seçilir sizce?
Yayınevi kimliği doğrultusunda, bu soruya farklı yanıtlar düşünmek mümkün; “iyi kitap” tanımını ise ayrıca deşmemiz gerekir. Kaygı, kurgu ve karakter açısından yayınevinin kriterleriyle örtüşen, tutarlı, özgünlüğünü ortaya koyabilen ve editörün kalp ritmini bu doğrultuda hızlandırabilen her kitap iyi kitaptır.
Zaman ayırıp soruları cevapladığınız için çok teşekkür eder, Siren Yayınları'nın başarılarının devamını dileriz...
Ben teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder